Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet Gazetesi

Devrimci ruh...

Ürperen bir çiçek, bir gözyaşı, umut ve umutsuzluk... Mavi suların dalgaları gibi. Çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın gözlerinde yaşama sevinci var mı? Bütçesi...

30 Kasım 2017 | 78 okunma

Ürperen bir çiçek, bir gözyaşı, umut ve umutsuzluk...
Mavi suların dalgaları gibi.
Çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın gözlerinde yaşama sevinci var mı?
Bütçesi milyarları aşan Diyanet, internet sitesinde kocanın tek kelimeyle “Boş ol” demesiyle, eşini boşayabileceğini açıklıyor.
Peki, ya Cumhuriyetle birlikte kadınlarımızın kazandığı haklar...
Medeni hukuk, kadın hakları...

***

Okulsuz köyler, gözden ırak yerlerde açılan kaçak Kuran kursları...
Kör terör, devlet içinde örgütlü çeteler, laiklik karşıtı eylemler.
Yağan yağmuru seyrederken mevsimler yanıyor yüreğimde. 12 Mart’ları, 12 Eylül’leri... Gözaltıları, işkenceleri, hapislik yıllarımı anımsıyorum.
12 Eylül’den bir gün sonra terörün bir bıçakla kesilmiş gibi bitmesini...
Bazı arkadaşlarımızın şu sözlerini:
“Askeri darbe yeşil bayrakla yürüyen dinciler için yapıldı, solculara dokunmayacaklar!”
1981 yazında başlayan operasyonları... Gece yarısı evlere yapılan baskınları...
Ne 12 Mart’ın ne de 12 Eylül’ün hesabını sorabilen bir kuşak!
Siyasal erk!
Bir türlü değiştirilmeyen Seçim ve Partiler Yasası!
Benim zaman zaman yükselen çığlığım, haykırışım tüm askeri darbelerin dincileri, tarikat şeyhlerini değil, bu ülkenin solcularını, sosyalistlerini, devrimcilerini, yurtseverlerini, aydınlarını, gerçek Atatürkçülerini ezdiği içindir.
Türkiye’de askeri darbeler, Atatürkçülük ve Cumhuriyet’i kollamak adına yapılır ve ezilenler solcular, devrimciler, yurtseverler olur!
Bu gerçekleri göz ardı edemem ben!
Yaşadıklarım bana bunu öğretti!
Acıları, hüzünleri yüreğimde duyumsadım... O güçsüz ve ışıksız günleri yaşadım...

***

1918’de yapılan o büyük dönüşümü anlatan kitapları okuyorum son günlerde...
Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla başlayan bağımsızlık yolunun açıldığı günleri yeniden okuyorum.
1918’den 1940’a uzanan süreç...
Aydınlanma Devrimi’nin adı, “Türk Devrimi”dir ve sivil-asker her kesimin bundan ders çıkarması gerekir.
Emperyalist bir saldırıya karşı başarı kazanmak o denli kolay olmamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kanlarıyla, canlarıyla kurmuşlardır Cumhuriyeti!
Kuvayi Milliye Hareketi’nin devrimci ruhunu özümsemeden, Atatürkçü de olunmaz, liberal de, solcu da, devrimci de.
Mustafa Kemal ve arkadaşları bu ruhla 15 yıl içinde sosyal ve ekonomik devrimi gerçekleştirdiler.
Server Tanilli’nin “Din ve Politika” kitabını (Cumhuriyet Kitap) tekrar tekrar okuyorum...
Cumhuriyet ya da Türk Devrimi, “laik okul” temellerini atmış, alfabeyi değiştirmişti 1920’lerde. 30’lu yıllarda Halk Okulları kuruldu. 1932’de Halkevleri yaşama geçirilip, yurttaş eğitiminde büyük bir sayfa açıldı.
Halkevleri Genel Başkanı Nafi Atuf Kansu’nun deyişiyle buradaki amaç, Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda halkı aydınlatmak, ulusal kültürü geliştirmek, bilimsel çalışmalar; köylü-aydın, kır-kent ayrımını azaltmaktı.
Tiyatrodan müziğe, tarihten bilime değin her alanda bilgili insan yetiştirmekti amaç...
“Türk Devrimi”nin Rus ve Fransız Devrimi’yle farkı vardı...
Türk Devrimi bir sanayi devrimi değildi. Çünkü Türkiye’de bir burjuva ve işçi sınıfı yoktu. O nedenle Türkiye’nin dört bir yanında halk kitaplıkları açıldı... 1940’ta Hasan Âli Yücel’in bakanlığı döneminde Köy Enstitüleri açıldı.
Ege’den Karadeniz’e; Trakya’dan Güneydoğu’ya ve Doğu’ya dek Köy Enstitülerinde kırsal kesimin çocukları okudu.

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Aşklar ve sevinçler... 09 Eylül 2018 | 2.502 Okunma Hoşça kal hüzün... 06 Eylül 2018 | 553 Okunma Bir garip yolcu... 04 Eylül 2018 | 2.356 Okunma Sevda düşleri... 02 Eylül 2018 | 2.437 Okunma Uçarı kaçarı... 01 Eylül 2018 | 115 Okunma