Diyarbakır’da
“İstasyon Alanı”nı dolduran
on binlerce insan...
Genç, yaşlı kadın ve erkekler!
Çocuklar!
Yalnız bu yörenin insanı değil, Türkiye’de yaşayan
insanlar bombalara,TOMA’lara, biber gazına, ölümlere,
acılara, hüzünlere çoktan alışmıştı.
Güneydoğu’nun insanı, patlayan bombaları, faili meçhul
cinayetleri, asit kuyularını, terör belasını
çok iyi bilirdi...
Dile kolay tam 30 yıldır şiddet
sarmalında yaşayan bir yöreden söz ediyorum...
Elimizi barışa uzatmak, kardeşçe
yaşamak, sevgiyi,
birlikteliği bir ekmek gibibölüşmek,
sevdalarımızı çoğaltmak...
Önce bir ses bombası, ardından ikinci bomba...
On binler el ele tutuşmuş, olası bir paniği
önlemişlerdi...
Bombayı koyan ve koyanlar kimlerdi?
Elbet burası önemliydi...
Türkiye demokratik bir hukuk devleti olduğuna göre, kardeşliğe,
topal ördeğe benzeyen demokrasimize
tuzak kurmak
isteyenleri, devlet o karanlık
dehlizlerden çıkarıp, kulağından tutup bu coğrafyada
yaşayan tüm
insanlarımızagöstermeliydi.
Ben haberi öğrendiğim an, yıllar önceye gittim. Derin
güçlerin Taksim Alanı’nda
kurduğu tuzakları, keskin nişancıları anımsadım...
Diyarbakır’da da dün bomba
patladı, iki
insanımız öldü, çok sayıda yaralı ve
ağır yaralı var...
Halk kurulan tuzağa düşmedi, panikleyip birbirini ezmedi, ortalığı
yakıp yıkmadı...
Hem selam
olsun Diyarbakır’a, hem
de geçmiş olsun, başımız sağ
olsun!
***
HDP lideri Selahattin Demirtaş
ve yöneticilerinin, bombanın patlamasının
ardından yaptıkları konuşmalar,
olayları televizyonlardan izleyen pek çok insanımızı mutlu
etti...
Barışa uzanan eli, dili, köprüyü koparmak, yıkmak isteyenlere karşı
insanlar kışkırtmalara, kurulan tuzaklara gelmedi...
Sosyal medya sabaha dek ayaktaydı, atılan mesajlarda, tümlük,
insanlık, sevgi “aman ha oyuna
gelme” türü yazılar vardı.
Hayat, insanlık yazı tahtasına benzer... Karatahtada bıraktığı
izler bir sonrakine geçer...