Yargı bağımsızlığı, evrensel hukuk, adalette eşitlik ve dürüstlük...
Kaç yıldır yazıyoruz bu kavramları; demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri?
Yeni Türkiye’ye yelken açmış bir ülkeyiz biz... Şehitlerimizin kanı üzerinden siyaset yapmak birincil görevimiz...
23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerini “güvenlik” gerekçesiyle yasaklayan siyasal iktidar, pazar günü Yenikapı’da “Fetih Şöleni” düzenleyerek, Cumhuriyet değerlerini “yok hükmü”nde saydığını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Yargının yansızlığı ve bağımsızlığını burada anlatmaya gerek yok.
Her şey açık açık ortada!
Hükümet sistemi fiilen değişti. Yetmedi sırada rejimin değiştirilmesi var.
Rejim değişikliğinin ayak seslerini duyuyor gibiyim.
Tüm bunlar olurken Rıza Sarraf; IŞİD’in Kilis’e yönelik saldırılarının ardından Gaziantep’i vurması; Zonguldak’taki madenci direnişi; ülkemizi mesken tutan cihatçılar; IŞİD ve PKK belası...
Dini bir sistemi hayata geçirmek için gösterilen çabalar, şehit cenazeleri, etkisiz hale getirilenler, gözü yaşlı analar, babalar, kardeşler, kadınlar, çocuklar...
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “başkan” olarak kabul eden yüksek yargı üyeleri...
Yargının da Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı olduğunu duyurdu hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş...
Böyle bir fotoğraf karşısında karamsarlığa düşmemek elde değil...
Laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü ilkesi, yargı bağımsızlığı, özgürlük gibi kavramlar rafa kaldırılırken “fetih töreni” öncesi hutbeler okunuyor, devletin tüm olanaklarından yararlanılıyor.
İki haftadır Zonguldak’ta madenci direnişi vardı, bitti...
Onları ne hükümet görüyor ne de toplum.
Kaderleriyle baş başalar!
***
KESK laik eğitim, laik yaşam çağrısı yaptı; beş kentte yurttaşlar dini eğitim politikalarını, güvencesiz çalışma koşullarını protesto etti.
Bazı kentlerde bu anlamlı yürüyüş valilikler tarafından engellendi...
Peki neden?
Yurttaşın can güvenliğini korumak için!
Halkın can güvenliği yürüyüşler, izinli gösteriler yasaklanarak mı korunur bir ülkede?
Yenikapı’da yapılan “Fetih Şöleni” niçin engellenmiyor o zaman!
Karşımızda içimizi ürperten, karanlık bir fotoğraf var.
Laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, emekçi haklarını savunmak suç bu ülkede...
Cihatçıların cirit attığı bu coğrafyada laikliği salt din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına geldiğini sanıyor toplumun büyük kesimi...
Laiklik bilimsel eğitimin olmazsa olmaz koşuludur...