Bize bağımsız bir vatan armağan eden başta
Atatürk ve Kuvayı Milliyeciler, bağımsızlık
savaşının başında şu sözcükleri dillerinden düşürmemişlerdir:
“Tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız egemenlik…”
Önlerinde iki seçenek vardır: “Bağımsızlık ve
ölüm.”
Ya özgür yaşayacaklar ya da yok olacaklardır.
Üçüncü seçenek olan tutsaklığı akıllarından bile
geçirmemişlerdir.
Amaçları, yalnız düşmandan kurtarmak değil, dış ve iç
sömürüyü de ortadan kaldırmaktır.
Ulusal sınırlar içinde özgür ve uygar bir toplum yaratmaktır.
Bu nedenle “bizi yutmak isteyen emperyalizme ve bizi yok etmek
isteyen kapitalizme” olanca güçleriyle karşı çıkmışlardır.
Türk ulusu Mustafa Kemal’in önderliğinde özgürlük ve uygarlık için
Batı emperyalizmiyle dövüşmek zorunda kalmıştır.
Savaş yılları içinde Mustafa Kemal, “emperyalizmi, kapitalizmi en
büyük düşman olarak” nitelemiş, parasal, yargısal ve askersel
kapitülasyonlardan kurtulmayı amaçlamıştı.
Bu topraklar üzerinde tam bağımsız bir Türkiye yaratmaya çalışmış,
sonunda başarıya ulaşmıştır. Bu nedenledir ki tüm dünyada
bağımsızlık savaşlarının ilk lideri sayılmıştır. Bilindiği gibi
1923 devrimcilerinin Osmanlı
borçlarını ödeyecek güçleri ve olanakları yoktu. Bankaları
yoktu, ekonomileri yoktu, paraları yoktu. Bir yandan
saltanat yönetimi, öte yandan uzun yıllar süren
savaş, ulusun tüm mal varlığını alıp götürmüş,
silip süpürmüştü. Sadece onurlu bir devlet yönetme anlayışı vardı.
O da yetip...