Sabah televizyonu açtığımda ekranda altyazı geçiyordu:
“Küba’nın eski Devlet Başkanı Fidel Castro 90 yaşında öldü...”
Yıllardır hastaydı, devlet başkanlığını kardeşine vermişti.
De Gaulle’ün Elysee Sarayı’na girdiği 8 Ocak 1959 günü, dünyanın
bir başka yerinde eğlence ve kumar adası küçük Küba’da, faşist
lider Batista’yı deviren Fidel Castro Havana’ya giriyor, dünyanın
başka bir devinin uzun süren iktidar dönemi başlıyordu.
Castro’nun iktidar dönemi 2008 yılına dek sürdü...
50 yıllık bir süreci burada anlatmak oldukça zor...
28 Temmuz 1953’te Fidel’in 125 arkadaşıyla birlikte Batista
güçlerinin Santiago’daki Moncada yaptığı başarısız baskını, kentin
mahkemesinde yaptığı savunma ilginçtir:
“Tarih beni aklayacaktır.”
16 Ekim 1953 savunması ve ardından Küba’ya kaçması, kardeşi Raul’ün
ve yakın arkadaşı Ernesto Che Guevara’yla Maestra Dağları’na çıkıp
bu kez başarıya ulaşan direniş, ardından halkın kahramanı
oluşu...
ABD bu direnişi içine sindiremedi. Ambargo uyguladı küçük adaya.
Kübalı göçmenler ve CIA, Domuzlar Körfezi çıkarmasını yaptı. Başarı
sağlayamadı.
ABD, küçük adayı ekonomik kıskaca aldı. Sovyetler Birliği dağılana
dek oradan yardım görmeseydi, ayakta durmaları çok zordu.
Kendisini yok etmek isteyen Amerikan emperyalizmine boyun eğmedi.
Halkın desteği olmasaydı bunu başaramazdı.
***
Fidel Castro’nun “devrim” diye nitelendirdiği iktidar gücü
gerçekte “devlet” gücüdür. Küba’da diktatör Batista devrilmiş,
yerine Castro geçmiş ve devlet gücünü eline geçirmiştir.
Aklınıza haklı olarak şu soru gelebilir:
“Bu gücü elinde tutan Castro iktidarı, kendisine ters düşen ya da
her alanda kendisi gibi düşünmeyen sanatçılara, aydınlara, bilim
insanlarına karşı nasıl davranacaktır?”
Bu soru dünyanın pek çok yerinde sanatçıları, yazarları,
düşünürleri, aydınları, bilim insanlarını ilgilendirmiş; sıcak
tartışmalara neden olmuştur.
Tartışmanın bugün bile sürdüğü bilinen bir gerçektir.
Ancak Fidel Castro, sorunu şöyle çözümlemiştir:
“Devrimin aydınlara, sanatçılara, bilim insanlarına, yazarlara
karşı bir politikası olmalıdır.
Devrim, gerçek durumu kavramalı ve devrimci olmayan bütün sanatçı,
yazar, aydın, bilim insanlarını devrimde çalışacakları ve
yaratacakları bir yer; devrimci olmamalarına karşın yaratıcı
ruhlarını ortaya koyacak fırsat ve özgürlük bulmalarına olanak
tanınmalıdır.”
Küba, Türkiye’den çok uzak bir yer...
Küçük bir ada...
Castro’nun bu konuşması sanırım çok uzun yıllar önce oldu.
Bu konu belki duyarlı aydın, sanatçı, bilim insanı ve yazarlarımızı
yakından ilgilendirir.