15/16 Temmuz kanlı darbe girişimi FETÖ’cülerin devleti ele geçirme planının en önemli ayağıydı... TSK içinde 90’lı yıllardan başlayarak bugüne dek gelinen süreçte, kendisini “Hizmet Hareketi”nin bir neferi olarak gören Fethullah Gülen’in düşlerinden birisi, ABD’nin istediği güdümlü “ılımlı İslam”ı Türkiye’de hayata geçirmekti. Demokrasi, ortak hak ve değerler kapsamında, özgür yaşamı öne çıkarır, insanca bir yaşamı önümüze koyar. Demokrasilerde “kana kan intikam” duygusu, yoksul ve varsıl ayrımcılığı yoktur. Kanlı bir darbe saldırısını atlattık, OHAL’le yaşamaya başladık. Hayatımıza kanun hükmünde kararnameler girdi. Bu süreçte toptan darbeci bir kıyım başladı. Muhbir yurttaş devreye girdi. Bazı medya çalışanları, insani, demokratik ve mesleki değerleri unuttu, yalan yanlış bilgilerle yaftalamaya başladı: “Falanca kişi FETÖ’cü!” Bu yaklaşım, FETÖ’cü suçlamaları, pek çok kamu çalışanını işsiz güçsüz bıraktı ve açlığa tutsak etti... Kim FETÖ’cü kim değil, buna hukuk değil yandaş medyanın şimdiye dek adı sanı bilinmeyen sözde gazetecileri karar veriyor televizyon ekranlarından, köşelerinden. 12 Eylül’ü yaşamış, gözaltına alınmış, tutuklanmış gazetecilerden birisi olarak böylesi bir mağduriyeti toplum olarak hak etmiyoruz. Bugün yapılanlar 12 Eylül askeri darbesinin sonuçlarıyla kıyaslanmayacak kadar çok... 100 bin kamu görevlisi açığa alınmış, binlerce kişi tutuklanmış, Başbakan’ın deyişiyle sapla saman tam anlamıyla birbirine karışmış... FETÖ mağduru o kadar çok memur, öğretmen, savcı, yargıç, asker var ki insanın dudağı uçukluyor...