2017’nin ilk günü...
Avuntularımızın gelgitlerinde nice yaşanmışlıkları düşünüyorken
kendi kendime soruyorum:
“Yaşam süreci ötesinde insan her şeyi görebilir mi?”
Yanıtını yine kendim veriyorum:
“Böyle bir görüş, insanlığın ve Türkiye’nin
geleceğini görmekle eşanlamlıdır
ve yaşam ötesi bir değer taşır.”
İnsan bazen yaşamında çok şeyi göremez...
İnsan göremez ama her şeyi algılıyor ustalar...
Fransız Devrimi’ni kim gördü?
O devrimin içinde yaşayan kuşaklar mı?
Usta yanıt veriyor:
“Hiç sanmıyorum...”
Yaşanan an ve süreç doğruyla
gerçek arasındaki ince çizgiyi içerir.
“An”ı yaşarken sürecin
bilincindeysen gerçekten yaşıyorsun demektir; gerçeği
bilip de doğruyu seçersen, tam anlamıyla insansın
demektir.
Bu mutluluğun tanımıdır...
Yeni yılın ilk gününde eski zaman masalları içinde dolaşmak
değil, yaşamı kucaklamak için toplumsal
barışı gerçekleştirmek gerekir.
Toplumdaki kutuplaşmayı ortadan
kaldırmak için çaba harcamak...
Kimse insanın, toplumun, ülkenin geleceğine nokta koyamaz; bu
bağlamda virgüllerin çokluğuna bakıp mutsuzluğa kapılmak, çağdaş
bireye yakışmaz.
Paylaşım, mutluluğun temel
bereketidir...
Kimi zaman güneş ışınlarıyla yağmur damlaları birlikte toprağa
inerken gökkuşağı oluşur.
Böyle bir
görüntü, renklerin kardeşliğinden insanların
kardeşliğine doğru akıp giden hayatı oluşturur.
Güzelliği insan
kardeşliğiyle pekiştiririz.
Umuda yolculuğa çıkarız.
Bir sanatçı salt kendisi için üretmez, yarattığını paylaşmak
isteği, bilincinin derinliğinde yatmaktadır.
Siyasetçi, ülkesi için vardır, kendi çıkarları için
değil.
Toplumdaki kırılmaları önlemek için
çalışır...