Yeni anayasa, başkanlık sistemi tartışmaları sürerken gözler
Suriye’deki gelişmelerde...
Türkiye’nin bölgede giderek yalnızlaşması, ABD’yle arasındaki
gerginlik, başkanlık sisteminin hayata geçmesi için Saray’ın
dayatmacı tutumu akla şu soruyu getiriyor:
“Türkiye hangi yöne doğru kayıyor?”
Siyasal iktidarın demokratikleşmeyle ve özgürlüklerle pek ilgisi
yok.
Saray da aynı tutum içinde...
Anayasa Komisyonu’na CHP ve HDP üye veriyor...
Neden, niçin?
Çünkü ortada var olan bir gözdağı var iktidar cephesinden:
“Ya başkanlık, ya kaos...”
Hukukun yok sayıldığı, gazetecilerin yazdıkları haberlerden ötürü
zindana atıldığı, medyanın susturulmaya çalışıldığı bir süreçten
geçiyor Türkiye.
Güneydoğu’da kan gövdeyi götürürken Halep’ten kaçanların sayısı 700
bin.
Gerçekten olağanüstü dönemler yaşanıyor, Cizre’de kaç kişinin
öldüğü bilinmiyor.
Terör belasından kurtulamayan Türkiye, bir cenderenin içinde
kıvranıyor, olan yoksullara, emekçi halka oluyor.
Dilim “bir iç savaş ortamına doğru sürükleniyoruz” demeye
varmıyor.
Çok sık değindiğim o “ateş çemberi” ya da “ateş topu”,
Güneydoğu’dan tüm ülkeye yayılacak gibi...
Başkanlık sisteminin dayatılması, demokratik hak ve özgürlüklerin
yok sayılması, hukukun üstünlüğü ilkesinin önemsenmemesini içime
sindiremiyorum.
Bir ülkede eşit yurttaşlığın hayata geçmesi o denli zor mu?
***
Yaşadığımız böylesine sancılı bir dönemde demokratik bir anayasa
yapılır mı?
Böyle bir ortamda CHP ve HDP’nin “Anayasa Komisyonu”na üye vermesi
doğru mu?
Yakın tarihin sayfalarını karıştırdığımızda bu tür anayasalar ya
darbe ya da savaş koşulları içinde yapılmış hep.
Akşam yatağa ölümlerle giriyoruz sabah uyandığımızda yeni ölümlerin
olduğunu görüyoruz.
Artık yaşamın kara örgüsü içindeyiz, sanki bir deniz fırtınasının
ortasında kalmışız.
Kimi zaman duyarsız, kimi zaman duyarlıyız.
Umudun ılgınını yitirmişiz!
Birini hiçbir zaman ötekinden ayırmadan, yurttaş olmanın bilinciyle
davranmak, bir sevgi ormanının derinliklerinde kaybolmak bize
önemli katkılar sağlar...
Barış umuduyla doğan çocuklar birer ikişer minik tabutlara
konulurken, şehit cenazeleri kaldırılıyor ülkenin dört bir
yanından.
Bakın bahara az kaldı...
Suriye’de yaşanan iç savaş
o yoğun göç, kadınlar, çocuklar...
Olmadık öyküleri dinlemek, demokrasi ve özgürlükleri çiğnemek,
çocukların umutlarını çalmak neye yarar?
Onun için hep birlikte haykırmalıyız, sesimizi duyurmalıyız,
toplumsal muhalefet için adım atmalıyız.
Biz, ne başkanlık sistemi istiyoruz, ne kaos... Ne terör istiyoruz,
ne de çatışma...
Savaş değil barış, diye seslenip insanca yaşamak için
haykırıyoruz:
“Biz demokrasi, özgürlük, evrensel hukuk, adalette eşitlik ve
dürüstlük istiyoruz...”