O gece ağlıyordu derin ve sessiz bir akşamın
boşluğunda...
Bembeyaz masalarda evrenin gökkuşağı rengine kin ve korku
saklıyordun; yitik canların gömüldüğü
mezarlıkta öfke soluyordun...
Kaygılıydın sen!
Yapayalnız!
Ürkek!
Sessizliğin varoluş çizgisinde.
Anneydin sen; babaydın, eştin, kardeştin.
Sadece yalnızlığın
resmini çiziyordun.
Boz bulanık bir akarsu...
Bilinmezliğe doğru koşar adım gidiyordun.
Kara giysili adamlar öldüresiye vuruyordu
sana.
Sen çığlık çığlığaydın.
Kör terör teslim almak istiyordu tüm toplumu. Kalleşçe ve sırtından
vuruyordu.
Sen sınır boylarında yurt topraklarını koruyordun.
Kentlerde patlayan bombalar, o
alçak tuzaklar...
Bayrağımıza sarılı şehit
cenazeleri...
Onca ölün vardı senin...
Gerçekten yurdumun toprakları kana doymuyordu.
Kelimeler kısık kısık çıkıyordu dudaklarımızdan.
İstanbul, Ankara, Gaziantep,
Elazığ, Reyhanlı,
Gaziantep, Suruç’tan...
Hiçbir anne, benim yavrum büyüyecek, ete kana bürünecek, kara
toprağa girecek, diye ninniler söyler mi?
Hiçbir anne oğlunu şehit olsun diye askere yollar mı?
O kana doymayan kalleşlik, pusu, alçak terör...
Pazar yerinde eşiyle, çocuğuyla alışveriş yapan sivil giysili
binbaşı, evine ekmek götüren polis...
Onlar bu ülkenin yoksul
ailelerinin çocuğu...
***
Masamın üzerinde 15 yıl önce yazdığım bir yazı...
Ve bir özdeyiş:
“Herkes özgür olmadıkça kimse özgür olamaz...”
Temel insan
hak ve özgürlükleri insanlığın
yüzyıllar boyu süren mücadeleleri sonucu elde edilmiş kazanımları
değil mi?
Bu özgürlüklerin düzeyi çağdaş bir toplum olmanın
göstergesidir.
Uygar dünyanın bir parçası olan Türkiye’nin temel hak ve
özgürlükler açısından hak ettiği konumuna getirilmesi toplumumuzun
da beklentisidir.
Kaç kez yazdık bunu son 20 yıl içinde anımsamıyorum...
Bir toplumda güven unsuru, toplum içinde
yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna
olan inançlarıdır.
Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik siyasi bir
rejimin toplum tarafından benimsenmesinin,
toplumsal barış ve
huzurun temel koşuludur.
Çünkü demokrasi, hoşgörüye dayalı bir
sistemdir...
Parti içi demokrasinin bulunmadığı ülkelerde zaten demokrasi topal
ördeğe benzer.
Yurttaşların bir kısmının daha üstün hak ve özgürlüklerden ya da
ayrıcalıklardan yararlanması mümkün değildir.
Yarışı kazanıp iktidara gelmek, çoğunluğun iradesini
mutlaklaştırmaz...
***