Üzerinde siyah bir giysi, beyaz benekli
şalvar, ayağında terlik. Sırtını taş
duvara dayayıp yere oturmuş.
Sağ yanında yeşil plastik bir leğen, içinde iki büyük
pide...
Bir kadın o, ana!
Diyarbakır’da çıkan olaylarda polisin attığı
gazdan korunmaya çalışıyor kadın. Beyaz
renkli yemenisini başına örtmüş
gazdan korunmak için.
Yüzü görünmüyor...
Belli ki gazdan etkilenmiş.
Ortada acı gerçekler var. Daha
doğrusu Güneydoğu kan göllerine
dönüşmüş.Silopi’de, Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de
operasyonlar, çatışmalar hız kesmemiş.
Olan sivil halka oluyor...
Çocuklar, kadınlar, erkekler...
Sokağa çıkma yasağı, evlere isabet eden roketler, 21
sivilin hayatını
yitirmesi...
Bölgedeki HDP milletvekilleri, çok sayıda yaralının olduğunu, 112
Acil Servis’in ambulans göndermediğini iddia ediyor.
Bir milletvekili, yaşananlara ilişkin şöyle diyor:
“Yaralılarını getirenlerin üzerine ateş açılıyor.
Kaymakam ve valilikle iletişim kuramıyoruz. Telefon
ediyoruz ama yanıt vermiyorlar. 155’i arıyoruz, onlar
da ‘Bizim yapabileceğimiz bir şey yok’ deyip
telefonu kapatıyorlar.”
HDP
milletvekilleri Ferhat Encü ile Aycan
İrmez, Zap ve Barbaros mahallelerinde
olup bitenleri böyle anlatıyor.
Binlerce insan evlerinin bodrum katlarında saklanıyor...
Bir yanda PKK, öte
yanda devlet...
Tanklar, ağır
silahlar, keskin nişancılar...
Bebeler, analar, babalar,
dedeler, nineler aç susuz...
Dedikleri şu, insanların:
“Biz bombalardan ölmezsek açlıktan, susuzluktan öleceğiz.”
***
HDP milletvekilleri yaşananları böyle
anlatıyor, Şırnak Valiliği ise
tam tersini söylüyor:
“Cizre, Silopi ilçelerimizde yaşayan yurttaşlarımızın
sağlık, gıda, ilaç, cenaze definhizmetleri ve diğer temel
gereksinimleri kaymakamlarımızca karşılanıyor.”
HDP milletvekili İrmez, valiliğin bu açıklamasına karşı
çıkıyor:
“Altı cenazemiz maalesef cami ya da evlerde.
Cenazelerin alınmasına izin verilmiyor.Morgda yer yok.
Cenazelerin bir bölümü yemekhanelerde, benzeri yerlerde
bulunuyor.”
Ben bu notları perşembe günü aldım...
Üç gün içinde ne değişti bilmiyorum.
Bildiğim hayat Silopi’de,
Cizre’de ve daha pek çok yerde yaşanır
gibi değil.
Elbet şehit
haberleri de hız kesmiyor. Çatışma ve
ölüm kol
geziyor oralarda.
Zaten taş duvara sırtını dayayıp gazdan korunan bitkin kadın her
şeyi anlatıyor bize.
Kadınlar ölüyor, çocuklar, gençler,
yaşlılar... Polisler,
uzman onbaşılar,
çavuşlar,Mehmetler...
Neler yaşanıyor, insanlar ne
yapıyor, bilmiyoruz.
Üç maymunu oynuyoruz hep birlikte...
Bu denli can
yanarken, insanlar ölürken
gerçekleri öğrenemeyeceğiz...
Hepsi ama hepsi...
Dini, ırkı, mezhebi,
dili, inancı ne olursa
olsun bizim insanımız, canımız, ciğerimizoralarda
yaşayanlar.
Yıllarca dünya
halklarının kardeşliğini savunmadık
mı biz? Savunduğumuz için bedel ödemedik mi?