7 Haziran seçimleri, çatışmacı,
toplumu ötekileştiren bir siyaset anlayışı, toplumun demokratik
değerlerini bir çırpıda çiğneyip geçmişti...
Türkiye 1 Kasım’da yeniden seçime
gidiyordu...
O süreçte
yaşananları, tek yanlı,
buyrukçu, tepeden inme bir siyaset
sarmalını,terörü, ölenleri, şehit
düşenleri, memlekete feda
edilen evlatları yaz boyunca
yazıp çizdik.
Eli kanlı terör örgütü PKK yeniden
gündeme gelmiş, can alıyordu...
AKP’nin amacı MHP
ve HDP’yi 1 Kasım’da yapılacak erken
seçimde
yıpratıp, yüzde10 barajının
altına çekip eski günlere dönmekti...
Hiçbirimiz, AKP’nin 1 Kasım’a giden süreçte, oy kazanacağı, hem
MHP’nin hem de HDP’nin milliyetçi oylarını alacağını tahmin
etmiyorduk.
29 Ağustos 2015’te köşemde, Türkiye’nin içine
düştüğü kan gölüne, Kandil’in aymazlığına,
giderek azgınlaşan PKK terörüne ilişkin bir yazı yazdım.
Yazımın başlığı şuydu:
“PKK kimin havuzuna su pompalıyor?”
HDP, Türkiye’nin partisi olma yolunda
önemli bir adım atmış, yüzde13.2’yle Meclis’e
girmişti...
Tam çözüm arama koşulları ortaya
çıkmışken, PKK’nin, KCK’nin terör
eylemlerini yeniden başlatmasının nedenini soruyordum...
Şaka değil, HDP beklenmedik bir oy oranıyla Meclis’e
giriyordu. 6 milyon seçmen oy vermişti
HDP’ye. Oylarını altı milyona
çıkarmasında Selahattin Demirtaş’ın
payı büyüktü...