Türkiye’de laiklik kavramı yıllardır tartışılır, “devlet laiktir, insanlar değil” diye tanımlanır. Laiklik, ulusal egemenlik ve demokrasi düşüncesiyle birlikte oluşmuş ve gelişmiştir. Özgürlük ve ulusal egemenlik, laikliğin bir ürünüdür. Demokrasinin ilkeleri laikliğin ilkeleridir. Gelişmiş demokrasilerde tüm siyasal iktidarlar laik düşünce sonucunda gökten yere inmiş ve insanoğlunun ayağına gelmiştir. Laiklik, eski Yunan’da Laikos olarak tanımlanır. Anlamı halksaldır. Türkçemizde karşılığı şudur: “Egemenlik milletindir...
” Laiklik tanımlanarak değil yaşanarak öğrenilir. Mutluluk gibi bir şeydir laiklik... Mutluluk nasıl yasalara sığmazsa onun gibi “mutluluğun ressamı” diye adlandırılan Abidin Dino bile, bir söyleşisinde “mutluluğun resmini” yapamadığını belirtmiştir. O halde laikliği tanımlamak, onun için çaba harcamak daha olumlu bir davranıştır. Laiklik bilinmeyen bir şey değildir aslında... Cumhuriyetle birlikte toplumumuza mal olan ve demokrasinin temel taşıdır. Demokrasi olmadan laiklik olur, ancak laiklik olmadan demokrasi olmaz. Yine bilindiği gibi 1924 Anayasası’nda laik sözcüğü yoktur. Devlet tüm gücüyle laikliğe doğru yönelmiştir.
1937 yılında girmiştir anayasaya. Anayasada laiklik tanımı da yapılmamıştır... 1961 ve 1982 anayasalarına da bir tanım getirilmemiştir... Her ikisinde de şu ifade vardır: “Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.” Çağdaş ve uygar olmayanlar, olmak istemeyenler, laiklik kavramının ne anlam taşıdığını bilmeyenlerdir. Özgürlük nasıl insan gibi yaşamaksa, laiklik de onun gibidir. İnsan gibi ve insana yaraşır biçimde yaşamaktır...