Yer: İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar
Terminali... Saat: 21.50...
Canlı bombalar, bir ticari taksiyle gelip
keleşleriyle dış hatlardan içeriye girdiği sırada, güvenlik
görevlileri bu kişilerden kuşkulanıp izlemeye başlıyor.
Canlı bombalar, durumu anlayınca silahlarını, canlı
hedeflere ateş edip bomba düzeneğini
patlatıyorlar...
Bu vahşete, caniliğe, alçaklığa ilk kez
tanık olmuyoruz.
Har taraf kan gölüne dönüşüyor, kaçışanlar,
yerde yatan yaralı ve ölüler...
20 dakika sonra her zaman olduğu gibi yine yayın yasağı.
Saldırının adresini uzmanlar(!) hemen koyuyor:
“İsrail-Rusya ilişkilerinin düzeldiği sıralarda böyle bir kanlı
eylemin olması iç ve dış güçlerin bir tezgâhı.”
Ortada açık seçik bir istihbarat zafiyeti
var...
Önceki gece geç saatlere kadar televizyon başındaydım.
Doğru dürüst bir bilgi akışı yoktu, sadece “terör
uzmanı” olduğu söylenen kişilerinçelişkilerle dolu
varsayımları pek çok kişinin kafasını
karıştırıyordu.
Kafamda bir dizi soru işareti...
Sorulara yanıt vermekte gerçekten zorlanıyordum.
Demokrasisini geliştirmeyen, özgürlükleri yaşam biçimi
olarak görmeyen toplumlarda terör bir süre sonra
sıradanlaşır,
toplum tepki koymaz. Özgür toplumlarda ise halk meydanlara çıkıp
kör terörü lanetler, siyasi tercihlerini bir yana bırakarak.
Örneğin İtalya’da, İspanya’da, İngiltere’de, Fransa’da
halk birbiriyle kenetlenir. Çünkü özgür toplumlarda
birey, terörün bir insanlık suçu
olduğunu çok iyi bilir.
İstanbul’da önceki gece canlı bombalar dehşet
saçtı, 13’ü yabancı
uyruklu 42 kişi
öldü, 239 kişi yaralandı...
Benim gördüğüm toplumun teröre
alıştığı, tepki vermediği ve sustuğu...
Demek ki toplum sindirilmiş!