Laiklik, yaygın bir söyleyişle, din ile devlet, dünya işlerinin
birbirinden ayrılması; bir başka deyişle, devlet ve
kamu etkinliği alanındaki kuruluşların yetkesinden bağımsız
kılınması, birbirine karışmamaları
anlamındadır...
Laiklik Türkçeye, Fransızcadan, laiklik teriminin eski
Yunancadaki “laikos”, Latincedeki “laicus” kökünü
oluşturan “laos”tan gelir. Türkçesi halk demektir.
Batı’da, önce Fransa’da yeşeren, oradan yayılan laiklik ya
da “laik devlet” kavramı, din alanıyla dünya ve kamu
işleri alanının birbirinden ayrılmasının bir devlet anlayışına
dönüşmesi, modern çağın ürünüdür. Kişileri de
yakından ilgilendirir.
Laik devlette, bireyler, dinsel
inanç ya da inançsızlıktan,
din buyruklarını yerine getirip getirmemekten dolayı kınanmazlar,
ayrımcılık görmezler.
Özgürce ibadet ederler ya da ibadete zorlanmazlar...
İbadet özgürlüklerinin çerçevesi de kamu düzeni anlayışıyla
çizilmiştir...
Laiklik, Rönesans ve Aydınlanma
Çağı’nın ürünüdür. Özellikle kilisenin merkezi ve baskıcı
yapısına karşı duyulan tepkiden doğmuştur.
Gelişmenin duraklarında “akılcılığın” ardından liberaller
ve pozitivistler de laikliği savundular...
Umutlarımızı yeşertmek için ne yapıyoruz? Laik demokratik, sosyal
hukuk devleti denilince ne anlıyoruz?
***
Demokratik, sosyal hukuk devleti bireylerin kendini güvende
hissetmesini sağlar, bu da topluma mutluluk verir.
Diğer taraftan mutsuz bir yaşam biçimi, renksizdir ve hiçbir anlam
içermez.
Dr. Victor Pauchet, “Mutluluk
Yolu” yapıtının bir yerinde şöyle der:
“Dünya yüzünü mutluluk ve sevi kapladığı gün kötülükler ortadan
kalkacaktır.”
Temel hak ve özgürlükler olmadan mutlu olunmaz...
Eğer bunlar olursa dudaklarda bir
gülümseme belirir...
Yaşama sımsıkı sarılma...