Yaşamın her alanını sorgulamak, umutlarımızı yitirmeden,
gerçek evrensel ortakdeğerleri
sahiplenmek olmalı amacımız...
15 Temmuz’da uçurumun kıyısından döndük ülke
olarak. 40 yıl içinde devletin en duyarlı kurum ve kuruluşlarına
sinsice giren FETÖ’nün gerçek yüzünü toplum
olarak gördük.
Tehlikeyi atlattık mı?
Atlatamadık ama belini kırdık o gerici, aşağılık
yapılanmanın...
İnsanlığa yaşatılan o korku, sindirme, bir
başka deyişle karabasan sürüyor.
Bir yandan FETÖ, öte yandan yine eli kanlı terör örgütü PKK,
IŞİD, Suriye’de iç savaş bataklığı,
emperyalist güçler, Irak’ta patlayan
bombalar.
Diyarbakır’da eli kanlı terör
örgütünün biri çocuk, beş polisimizi
şehit etmesi...
Geride yoksul insanlar, ayağı, kolu kopmuş gaziler, yoksunlaşma,
yaşananları önemsemeyen bir kesim...
Kirli çıkar
çatışmalarının sarmalında yaşıyor
dünya...
Ezen ve ezilen!
Vahşi kapitalizm!
Biat kültürüyle kamu kuruluşlarına
yerleştirilen cemaat, kanlı darbe
girişimi, özgür birey olamamanın getirdiği sıkıntılar, halkın
üzerinden atamadığı tedirginlik.
Altın nesil, dindar, kindar...
Sevgi, sevgisizlik...
Peki çağdaş eğitim nerede?
Bilimin
ötelendiği toplumlarda evrensel
değerler ayaklar altına alınır, çiğnenir...
Onun için hep vurguluyoruz:
“Çağdaş eğitim, özgür birey!”
Bu yaşadıklarımız, 15 Temmuz’a giden Ortadoğu merkezli yeni dünya
düzeninin projesi değil miydi?
Öyleydi ama toplumun büyük bir çoğunluğu, acı ama gerçek, bunun
bilincinde değil.
***
Fethullah Gülen 40 yıl boyunca
devletin “tek fiili hâkimi” olmak için adım adım
ilerlerken ona altın tepsi
içinde sunuldu
tüm olanaklar...
Üç darbe onun işine yaradı, her darbeden o kârlı çıktı...
Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar, sağcısı, solcusu, muhafazakârı,
liberali testisine su doldurdu, sırtını sıvazladı, koruyup kolladı,
küpünü doldurdu.
Tarih: 1 Mart 2005...