Gece uykum kaçtı...
İlhan Selçuk’un bir kitabını alıp okumaya
başladım.
Puşkin döneminde Çarlık
Rusyası, eşzamandaki Batı Avrupa’dan çok
gerideydi...
Bu söylediğim süreç 19. yüzyılın
başlarında yaşanıyor; Puşkin, soylu bir aileden gelmesine karşın
“liberal” fikirleri daha ilk şiirlerinde dile getirdiğinden
Besarabya’ya sürülüyor.
O yılların toplumsal yapısında kölelik düzeninin kalıtımı
küçümsenemeyecek ölçüde güçlüdür; kilisenin
desteğiyle sürdürülür; soyluların uçsuz bucaksız topraklarında
çalışan köylüler, köle kimliğinden öte bir
kişiliğe kavuşamazlar.
Puşkin’i bu düzene karşı çıkması için kimse zorlamamıştı; ama soylu
olmasına karşın hangi şeytan dürttü şairi? Bu ünlü yazar neden dili
olmayanların dili olmaya çalıştı?
Soyluluğun rahatı mı batmıştı?
Puşkin’in Rusyası’nda soylulardan Nariskin’in,
kölelerden oluşan bir orkestra kurduğunu anlatıyor
İlhan Selçuk o güzel Türkçesiyle...
Her bir köle piyanonun bir tuşunu oluşturuyor
varsayın.
İnsanlardan meydana gelen bu tuhaf çalgıyı koroyla birbirine
karıştırmamak gereğini unutmayalım.
Çünkü Nariskin’in sazında her köle bir, yalnız bir
notayı dile getirir; her biri görevli olduğu
notanın adını taşır; bu adla çağrılırlarmış.
*** Aradan zaman geçince, adamların
gerçek adları unutulmuş, sokakta
görüldüklerinde: