Sıcak bir gün...
Geçmiş zaman masallarının içinde dünü
ve bugünü düşünüyorum...
Yıllar önce yazılmış yazılarımı
okuyorum.
Bir delişmen çocuk ağlıyordur
tek başına bir ormanda; bir genç kadın haziranda çoğalıyordur uzak
kentlerin birinde; bir aşk başlıyordur bilinmez türkülerin
eşliğinde.
Haydi git kapıyı aç!
Uzun uzun bak, ağaçlara,
kuşlara, çiçeklere, taşlara,
ırmaklara, dağlara,
gökyüzüne...
Bak tomurcuklar açtı, aşk çiçeklendi; taç
yapraklar canlı ve diri...
Ve düşün biraz...
Temel insan hak ve özgürlükleri,
insanlığın yüzyıllar boyu süren
mücadelesi sonucu elde edilmiş kazanımları...
Uygar dünyaya şöyle bir bak!
Savaş değil barıştan yana
ol...
Hayatı kucakla, sımsıkı
sarıl.
Çağdaş dünyanın bir parçasıdır
Türkiye. Temel hak ve özgürlükler açısından hak
ettiği yere getirilmesi, toplumumuzun beklentisi değil
mi?
Haydi git aç kapıyı...
Gitmek için aşka, avlusu tarçın
kokan evlere, o şehirlere ama nerelere
söyle?
Mavi bir rüzgârdır esen; bir çığlık, belki bir
denizdir konuşan ya da yitirilmiş aşklar durağında bir kadındır
bekleyen.
Başını göğe kaldır.
Gözlerini yum sımsıkı...
Sonra ağla, hüzünlen...
Zamanın saat ayarını
kur.
Özgür birey ol.
Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı,
demokratik bir siyasi rejimin toplum tarafından benimsenmesinin,
toplumsal barış ve huzurun temel
taşı olduğunu unutma sakın.
***