Fotoğraflara baktım uzun uzun...
Bakışları çocuksu.
Gözleri son gece fırtınasını
anımsatıyor.
Gizemli bir hüzün kuşatmış yüzünü.
Onlar Urfa’da,
Siverek’te, Güneydoğu’nun dört
bir yerinde.
Yıllar önce Urfa’da anlatmışlardı onların
öykülerini.
Zaman zaman gazetelerin birinci sayfalarına
haber olurlardı.
15 yaşındaki G.
S. Van’da, 14 yaşındaki N.
K. Siverek’te canına kıydı... .
Kördüğümdü onların yaşamları, sevgileri. Bir
varmış bir yokmuş gibi.
Her ikisinin fotoğrafına bir kez daha baktım,
umuda doğru yolculuğa çıkarken
bir kez daha hüzünlendim.
Hüzün çiçekleri gibiydi onlar...
Sevgiye hasret, hayata hasret...
Çocuk gelinler...
Biri 60 yaşında dul bir
adamla, öteki 17 yaşındaki amcasının oğluyla
evlendirilmişti.
Yeni sevdaların boy verdiği ormanları görmeden,
aşkı tanımadan, değişik mavi
günlerin yüzüyle karşılaşmadan canlarına kıymıştı iki
çocuk gelin.
Dışarıda nemli ve sıcak bir hava...
Adalet Yürüşü sürerken, geçmiş zaman
masallarını okuyorum, masalla öyküyü karıştırıyorum.
Cumhuriyet’in manşetine
bakıyorum:
“Umutsuzluk örtüsü
yırtıldı...”
CHP lideri Kılıçdaroğlu ne
diyordu:
“Toplumun üzerinde bir umutsuzluk
örtüsü vardı, bu yırtıldı.”
O umutsuzluk örtüsü
Güneydoğu’da bir çırpıda yırtılıp
kaldırılmıyordu...
Yaşamı kucaklamak...
Sevgi ırmağında buluşmak...
Sevmek ve sevilmek...
**