Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet Gazetesi

Pusu...

O gece ağlıyordun derin ve sessiz bir akşamın boşluğunda…  Bembeyaz masalarda evrenin gökkuşağı rengine korku salıyordun.  Anneydin sen, babaydın, kardeştin.  Alçak terör kol geziyordu...

17 Ağustos 2017 | 143 okunma

O gece ağlıyordun derin ve sessiz bir akşamın boşluğunda… 
Bembeyaz masalarda evrenin gökkuşağı rengine korku salıyordun. 
Anneydin sen, babaydın, kardeştin. 
Alçak terör kol geziyordu benim ülkemde. Akıttığı kana doymamıştı. 
Bunca ölümler, yas kalabalığı, acı ve hüzün sarmalı. 
Trabzon Maçka’da PKK’li teröristlerin erzak çaldığını ihbar eden, girdikleri evi güvenlik kuvvetlerine gösterirken teröristlerin açtığı ateşle şehit olan 15 yaşındaki Eren Bülbül’ün annesi Ayşe Bülbül’ün çığlığı tüm yürekleri dağladı. 
Ne diyordu gözü yaşlı anne: 
“Eren’in oraya götürülmesi yüzde yüz değil binde bin ihmaldir. Eren’in yayla evine niçin götürüldüğünün cevabını istiyorum. Çocuğumun oraya götürülme nedenini bana açıklasınlar. Hiç böyle bir adalet olur mu?” 
Acılı annenin çığlığını televizyon ekranından duydunuz… 
15 yaşındaki çocuk evinden alınıp yayla evine götürülüyor. 
Büyük olasılıkla PKK pusu kurmuş. Güvenlik güçleri ve 15 yaşındaki Eren pusuya düşürülüp öldürülüyor. 
Bu acıya can dayanmaz elbet… 
Bilmem yarı aydınlık gecelerde umudumuzu boş yere tüketmekten mi yorulduk yoksa bu yaşanan acılar mı yordu bizi. 
Bilinmeyen zamanın içinde bizlere vız gelen uğultuları dinlemekten, karabatak kuşlarına, cehennem güllerine bakmaktan mı yorulduk?

***

Gözleri çok uzaklarda bir şeyler arıyordu. Güneşin donuk sarı ışıkları artık gölgeler çizmiyordu. 
Acılı gözler buldum sokak aralarında. Sınır boylarında Mehmetleri. 
Bulutlar çekildi, gökyüzü maviye dönüştü... 
Yağmur, kadın ve kuşlar… 
Annelerin gözyaşları. 
Maviden yeni doğmuş bir beyazlık gülümsüyordu. 
İçindeki yangın alevleri o anda birden büyüdü. 
Bahçedeki ıhlamur ağacı, eski ahşap evin vişne rengine çalan boyası, çocukların çığlığı onu sanki sonsuzluğa uğurluyordu. 
Umutları vardı Eren Bülbül’ün, tutkuları, sevinçleri. Önünde koskoca bir hayat. Alçak pusu o 15’ine bastığında onu hayat dalından koparıp aldı. 
Anılar bir iğne batışıydı dudaklarımızda. 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Aşklar ve sevinçler... 09 Eylül 2018 | 2.502 Okunma Hoşça kal hüzün... 06 Eylül 2018 | 553 Okunma Bir garip yolcu... 04 Eylül 2018 | 2.356 Okunma Sevda düşleri... 02 Eylül 2018 | 2.437 Okunma Uçarı kaçarı... 01 Eylül 2018 | 115 Okunma