Tarihe not düşmek için - 43
Fethullahçılar panik içinde...
Zaman gazetesi Mustafa
Kemal Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafını birinci
sayfadan yayımlarken araştırmacı-yazar Faik
Bulut’a da ateş püskürüyor...
Fethullah Gülen’in en büyük
düşü neymiş?
“Büyük Türkiye rüyası...”
Zaman gazetesi açıklıyor:
“Dünyanın çeşitli ülkelerinde
açılan okullar bir şeriat devleti için değil, büyük
Türkiye rüyasının gerçekleştirilmesi için
kuruldu...”
Zaman gazetesi, kimi yargı kararlarını
açıklayarak Faik Bulut’un son
yapıtı “Kim Bu Fethullah Gülen” kitabını
karalamaya çalışıyor...
Bu tür suçlamalar, Fethullahçıların, yani
Nurcuların klasik taktiği.
Sendikasız demokrasiyi savunan kimi
işadamlarını “demokrat” ilan eden,
Güneydoğu’yu Türkiye’nin “sömürgesi” sanan
ahmaklar Cezayir’in bağımsızlık savaşında Mustafa
Kemal Atatürk’ü örnek aldığını unutup, şimdilerde Nurcuların ipine
sarılmıyorlar mı?
Kalıcı aydın olmak, Jean
Paul Sartre’dan esinlenmek, “demokrasiyi içine
sindirip” terörün her türlüsüne karşı çıkıp tam bağımsızlık
ilkesini, Cumhuriyet devrimlerini savunup, irticanın devlet içinde
örgütlendiğini görebilmektir...
Şimdi ben sizlere, Fethullahçılarla ilgili bazı
yargı kararlarından örnek (93/773 esas, 1994/633 karar) vermek
istiyorum:
“Muhtelif gazete kupürleri, makale
tekzip yazılarından da anlaşıldığı gibi davacı
Fethullah Gülen, basında yer aldığı kadarıyla
kamuoyunda Fethullahçılar veya Fethullah Gülen fikrini
ve düşüncelerini benimseyen bir grubun olduğu
tartışmasızdır...”
Peki, Fethullahçılar ne yapıyor?
Öğrenci Eyüp Kayar
anlatıyor:
“Her yıl sömestr tatilinde kamplar
yapıyor, burada Fethullah Gülen Hoca’nın kasetlerini
dinliyorduk. Artık biz rehber öğrenciydik.
Risalei-Nur, Nil,
TÖV, Işık ve Timaş
yayınlarını okuyorduk. İstanbul’u 6 bölgeye
ayırmışlardı. 6 bölge de semtlere bölünmüştü. Her
semtin başında bir imam bulunuyordu. Biz cemaate
ve dershanelere adam kazandırmak için çalışırdık.
Siyasete ve politikaya pek girmezlerdi, aklımıza
bazı şeylerin şekillenmesi için Atatürk’ün annesinin
fahişe, Süleyman Demirel’in ‘ahmak
mason’, Alparslan Türkeş’in
‘kim olduğu belli olmayan’ kişi olduğundan söz
edilirdi. Lise 3. sınıfta Fethullahçıların
cemaatine iyicene girdim. FEM
Dershaneleri’nin tüm tatil kamplarına katıldım. Biz
hep cemaatin gücünden söz eder, beyin yıkardık.
Gazete, dergi, televizyon, poliste, istihbaratta,
askeriyede ve halk tabanındaki gücümüzü anlatırdık.
Bize ‘Kendinizi küçüğe almayın’ deniliyordu. Hocamız bize,
‘Bugün bir cunta kurun ve
ihtilal yapın dense hazır 3-4
general var’
derdi...”
***
Aşağıdaki yazılarım 10
Mayıs 1994 ve 13 Haziran
1994 yılında yayımlandı. Yazılarımın başlıkları
“Fethullah’ın Marifetleri” ve “Belge” idi. İki
yazımda da Fethullahçıların devlet içinde örgütlenmelerini anlatıp
şu raporu aktarıyordum:
“Cumartesi ve pazar günleri
öğrenciler, sınıf imamlarının belirlediği adreslerde
5-6 saatlik bir eğitim çalışmasına katılmaktadırlar.
Genelde polis koleji ve polis akademisi
öğrencilerini birbirleri ile karşılaştırmamaya
özen gösteren idareci kesim, öğrencilerin (.....)
adresinde bulunan (.....).....B......’nin
dükkânında sivil elbise giymelerini ve daha sonra
toplantı evlerine gitmelerini sağlamışlardır.
Yapılan bu toplantılarda masumane sohbet ve çay
partilerinden sonra ‘Nur Külliyatı’ ile ilgili
kitapların okunması ve açıklamaları yapılarak
Fethullah Gülen’in kaset ve videoları seyrediliyor;
öğrencilerin konulara olan yatkınlığına göre
değişik grup toplantılarına katıldıkları
gözlenmiştir.
... Kamu kurum ve kuruluşlarına
kendi fikirleri doğrultusunda bulunan şahısları
yerleştirmede tavassutta bulundukları ve bunda da
başarı elde ettikleri, telefon irtibatını asgaride
tuttukları, önemli haberleşmede kurye
kullandıkları, Azerbaycan’a
gruplar halinde kendi fikir ve düşüncelerini empoze
edebilecek nitelikli elemanlar gönderildiği,
kendi örgüt mensupları arasında
söylenmektedir.”
Sonuç olarak bu yazılarımdan dolayı Fethullah
Gülen’in avukatları beni savcılığa şikâyet ettiler. İstanbul Basın
Savcılığı, 9 Kasım 1994’te aşağıdaki gerekçeyle
takipsizlik kararı verdi:
“... gazeteci ‘maddi gerçeği’
bulmak zorunda değildir. Laikdemokratik cumhuriyeti
değiştirip, şeriat düzeni getirmeyi amaçlayan bir
örgütün, üstelik de Emniyet Müdürlüğü raporlarına
aksetmiş ve açıklanmasında kamu yararı bulunan bir
belgenin yayımlanmasından ibaret olan yazıda,
basının kamuoyunu bilgilendirme görevi dışına
çıkılmadığı anlaşıldığından...”
Gülen’in avukatları karara itiraz etti. 19
Aralık 1994 tarihli dilekçelerine dönemin Emniyet Müdürü
Mehmet Ağar’ın basın açıklamasını eklediler. Ağar,
9 Nisan 1994 tarihli açıklamasında Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından yapılan soruşturmayı doğruluyor ve şöyle
diyordu:
“Müfettişler kendilerine verilen
görevi yapmış, iddiaları incelemiş ve yetkili
makamlara intikal ettirmişlerdir. Ancak belirtilen
suçlar af kanunu kapsamına girdiğinden sanıklara
ceza verilmemiştir.”
İtirazı inceleyen Beyoğlu 2. Ağır Ceza
Mahkemesi, 30 Aralık 1994 tarihli kararıyla itirazı reddetti ve
hakkımdaki takipsizlik kararı kesinleşti.
***
Fethullahçılar, Faik Bulut’a neden
saldırıyor?
Fethullah Gülen’in gerçek kimliğini ortaya
çıkardığı için...
Fethullahçıların gerçek yüzünü öğrenmek
istiyorsanız Faik Bulut’un yeni kitabı “Kim Bu
Fethullah Gülen”i mutlaka okuyunuz...