Nereden başlasam, neyi anlatsam sana bilmiyorum...
Başımı göğe kaldırıyorum, bakıyorum uzun uzun.
Kasım güneşi altındayım...
Günün orta yerindeyim.
Katliamı şenlik
gibi izleyen, ölüme alkış
tutan bir kurulu düzen, çocuklar, kadınlar, gençler,
yaşlılar.
Bir öfke büyüyor çığ gibi...
Sanki 90’lı yılları, 2000’li yılların
başlarını yeniden yaşarken, savaş çığırtkanlığı
yapanları, Yeni Dünya
Düzeni’nin yılmaz savunucularını yeniden görür gibi
oluyorum.
Öfkenin tarihi 200 yıl önce nasıl yazıldıysa
bugün de yazılıyor...
İnancımızı, ruhumuzu, düşüncemizi, insanlığımızı
yitirmeyeceğiz, emperyalizme boyun
eğmeyeceğiz.
Bağdat misket bombalarıyla vurulurken de
haykırdık Şam yakılırken de...
Suruç ve Ankara’da kan
akarken de.
Arap’ın, Afganlının, Filistinlinin, Afrikalının, Fransızın, Türk,
Kürt herkesin yanında olduk.
Bağdat yanıyordu alev alev...
Alevin acısının mavi olduğunu biliyorduk...
Nice katliamlara tanık olmuştuk, faili
meçhullere. Hayat ağacının dallarına
sarılmıştık.