Kusursuz bir acıyla, acının öpüşüyle insanı
kucaklayan gökyüzü, güneş ve rüzgârın kolları arasında uyuyan
çocuklar...
Biliyor
musun Ürgüp’te bir başka doğuyor
güneş, tıpkı İyonya’da olduğu
gibi.
Ay gökyüzüne asılmış bir resim çiziyor
ya İstinye’nin lacivert
sularına, Avanos’ta da öyle, ben
yeni fark ettim.
Akan uyku değil, bir
çiçek atlasında ya
da deniz suyunda çocuğun elinde hafif dünya gibi duran yaşam
sevinciydi...
Düşlerimdeki
köpükler yüreğimi kancalıyordu, demir
alırcasına denizin orta yerinde
dururken.
Bilinmeyen bir kentin
kapısında öylece durmuş
bekliyordum.
Ne gelen vardı ne de
giden...
Acılarımız, hüzünlerimiz dilim
dilim...
Dört yıl
önce Gezi Direnişi’nde
yitirdiğimiz Ali
İsmail Korkmaz ve
onu öldürenler.
19 yaşındaydı
öldürüldüğünde Eskişehir’de...
İsmail’in annesi Emel
Korkmaz yüreğinde taşıyordu oğlu Ali
İsmail’i.
Diyordu
ki:
“Bu kadar erken
gideceğini biliyor muydun Ali’m...
Artık sen yoksun
Ali’m...”
Bu iki tümce her şeyi anlatıyordu
aslında...
Gözlerimi kapadığımda akşamüstü yağmurları
başlıyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu, o
geceyi 25
gün sonra evinde geçirmişti.