Yıkımlar, acılar, ölümler... Çiçeklenmeyen umutlar...
İnsanlar ve halklar arasında korku, düşmanlık bitip
tükenmiyor...
Oya Baydar’ın “Surönü Diyalogları”nı okurken, kendi kendimle de
yüzleştim. Hayatın anlamını sorguladım. Acılar denizinde
hesaplaşmanın dışında var olan gerçekleri anımsadım.
Ölümler, acılar, hüzünler insanları ayrıştırmaz, daha da
yakınlaştırır...
Bu yakınlaştırma sevgiyi çoğaltır, hayata bir anlam kazandırır.
Biz barışa değil de savaşa götüren o körgüdü, ölen
çocuklarımız...
İster Türk olsun, ister Kürt, Laz, Çerkes..
Bir eksiğimiz var bizim, o da şu:
“Duygu ağı niye yok bizim yüreklerimizde, düşüncelerimizde?”
Ölümlerle çoğalacağımızı sananların sayısı çok...
Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Yüksekova’da neler oluyor?
Türkler ve Kürtler yüzyıllardır bu topraklarda birlikte
yaşıyor...
İstenilen nedir?
Eşitlikçi ve özgür bir hayat biçimi.
Oya Baydar, öykü tadında denemesinde gerçekleri gözlerimizin önüne
seriyor.
Çağdaş insanın, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçesini,
nedenlerini anlatıyor; o, kişinin körgüdülerine ve duygularına,
önyargılarına teslim olmaması gerektiğini vurguluyor.
Oya Baydar’n tanısı doğrudur...
Duygularına, körgüdülerine teslim olan kişi düşmanlığın kölesi
olur...
Daha açık söyleyeyim ilkelleşir...
Doğru düşünebilmek için zihin jimnastiği yapmanın, kendini bir
başkasının yerine koymanın tam zamanıdır.
Kanımca “Surönü Diyalogları”nda bunun yapılmasını istiyor.
***
Oya Baydar bağnazlığın, şovenizmin, herkesin benliğinin bir
köşesinde közlendiğini, bir başka deyişle insanlık gerçeğinin
buradan anlaşılabileceğini anlatıyor bize.
Yazar, küçük de olsa bir çözüm umudunun peşinden gitmeyi
öneriyor.
Kuşkulu bir umut ama yine de o umudu yüreklerde çiçeklendirmek.
2016 yılında yaşananlar ise milliyetçi duyguları ırkçılık
sarmalından görenlerden kaynaklanıyor.
Burada PKK’nin yaptıklarının doğru olduğunu falan söylemiyor yazar.
Oya Baydar’ın birikimi, yüreği ölen şehitler için de yanıyor,
gençler için de elbet.
Kıyım ve yıkım aklı başında insani duyguları olan tüm insanların
yüreğini yakıyor.
Yıllarca şu slogan atıldı benim ülkemde: