Kemalist “ulusçuluk”, ulusların
eşitliğini ve özgürlüğünü
savunur… Ulus kavramına
ne “ırk” ne de “din” öğelerini
sokmuştur; ulusu,
“ortak geçmiş,
ortak dil ve
ortak kültür”e dayalı bir
olgu olarak tanımlamıştır.
Etnik milliyetçilerin yarattığı vahşetlerin ve
acılı bölünmelerin yaşandığı; aynı ırktan ve aynı dilden
insanların, din ya
da mezhep farklılıklarından
dolayı birbirlerini boğazladıkları bir dünyada… Ve
üzerinde 17 dilin
konuşulduğu, 28 uygarlığın
mirasçısı bir Türkiye’de…
Şimdi hemen akıllara gelen bir soruya yanıt
verelim:
“Acaba
Kemalist ‘ulusçuluk’ eskimiş
midir?
Kemalist “Cumhuriyetçilik” özgürlükçü,
sivil toplumcu, “demokrasi” anlayışını
içerir.
Baskı rejimlerinin yıkıldığı, en ileri
toplumların katılımcı demokrasiyle yönetildikleri bir dünyada…
Ve Atatürk’ün
başlattığı 90 yıllık
süreçte oluşturulan “sivil” toplum örgütlenmelerinin
devletleştirildiği,
demokratik eğitimin gerilediği,
katılımın zorlaştığı bir Türkiye’de…
Acaba Kemalist Cumhuriyetçilik eskimiş
midir?
Kemalist laiklik, dine saygılı ama dinin
siyasete karıştırılmasına karşıdır.
Aklın ve bilimin ışığında sorunlara çözüm
arayan bir
toplum, akla ve bilime dayalı
bir “milli eğitim” öngörür… (Ahmet Taner
Kışlalı)
***
Bazı kuşakların demokrasinin, bazı kuşakların ise din devletinin gereklerine göre yetiştirilmesine karşıdır.