Tarihe not düşmek için - 21
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) yarın
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in
başkanlığında toplanıyor...
Acaba MGK gündeminde neler var?
1- Anayasanın 4, 14, 24. maddelerinin yaşama
geçirilmesi... 2- Üniversite ve yargıda şeriatçı sızmalara karşı
duyarlılık gösterilmesi, bu kurumların yasalarında değişiklik
yapılması... 3- Tarikat denetimindeki vakıflara bağlı özel
okulların Öğretim Birliği Yasası gereğince Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlanması... 4- Devletin çeşitli kademelerindeki
şeriatçı örgütlenme...
Tarikat denetimindeki özel okul ve yurtlar
bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nca denetleniyor mu?
Evet!..
Ancak bu denetleme üstünkörü
yapılıyor, yapılan soruşturmalardan bir sonuç çıkmıyor. Çünkü Milli
Eğitim Bakanlığı’nda tarikatların egemenliği sürüyor. Özellikle
Nurcuların Fethullahçı kanadının kadroları önemli görevlerde
bulunuyor.
Milli Güvenlik Kurulu’nda bu konuda önemli
belgeleri içeren bir dosya var. Bu dosyalar MGK toplantısında
açıklanacak.
Bu dosya içeriğinde “tarikat
şeyhlerinin” okulları, yurtları da önemli yer tutuyor.
İmam hatip liseleri ve Kuran
kursları dışındaki tarikat vakıflarına bağlı özel okul ve yurtlarda
“şeriatçı yapılanma”nın boyutları
anlatılıyor...
Öteden beri sık sık değindiğimiz konu şuydu:
“Biz bugünlere Necmettin
Erbakan’ın başbakanlığı döneminde
gelmedik...”
Türkiye’de şeriatçı yapılanma
özellikle 1980 sonrası ivme kazandı.
Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminden itibaren de
ekonomik olarak güçlenmeye başladı. Yurtiçinde ve yurtdışında
yüzlerce okul açıldı. Din tacirleri, özellikle Orta Asya
cumhuriyetlerinde örgütlenip parasal güç sağladı.
***
Milli Güvenlik Kurulu’nda “tarikat
okulları ve yurtları” gündeme gelecek, bu konuda hazırlanan
dosya tüm üyelerin bilgisine sunulacak... Dosyada, “tarikat
okulları ve yurtlar” şöyle anlatılıyor: “Dipten gelen
şeriat dalgası...”
Bu arada Fethullah
Gülen’in avukatları bize bir yalanlama
göndermişler...
9 Mayıs 1997 tarihli yazımızı
yalanlıyor Fethullah Gülen’in avukatları... “Kapitalist
Önder” başlıklı yazmızın hiçbir yerinde
“Fethullah” adı geçmediği halde her zamanki
yöntemlerini sürdürüyorlar...
Yalanlama yazısının başlığı şöyle:
“Hukukun üstünlüğünü tanımayanlar
Türkiye
Cumhuriyeti’nin temeli olan hukuk
devleti ilkesiyle
ters düşmektedirler...”
Yalanlama ise şöyle:
“Hikmet Çetinkaya, mahkeme
kararıyla yayımlamak zorunda kaldığı
tekziplerdeki açıklamalarımızı, yargı tarafından
verilen hükümlerin hukuki ve ahlaki
bağlayıcılığını gözardı ederek; toplumun değişik
kesimlerince hoşgörü, uzlaşma ve diyaloğun sembolü
olarak görülen müvekkilimiz hakkındaki iftiralarını
ısrarla yinelemektedir. Bu hukuk dışı ve düşmanca
tutumun basın hürriyetinin en ağır biçimde kötüye
kullanılışı olduğu ve gazetecilik sorumluluğuyla
bağdaşmadığı açıktır. Diğer yandan belirtmek gerekir
ki, milli kahramanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün
önderliğinde Türk milletince yürütülen İstiklal
Savaşı’mız sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin en temel özelliklerinden biri, onun bir
hukuk devleti olduğudur. Hukuk devletinin varlık
şartı ise, herkesin hukukun üstünlüğü, yargı
kararının bağlayıcılığını kabul etmesi ve anayasadaki
hürriyetleri kötüye kullanarak yine anayasada
öngörülen kişilik haklarını ihlale yeltenmemesidir.
Hukuk devleti ilkesine aykırı davranışların ise,
Cumhuriyetimizin varlığına tehdit teşkil ettiği
izahtan varestedir.”
Fethullah Gülen ve avukatları önce şunu
içlerine sindirmelidir:
Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik bir hukuk
devletidir...
Bir sayfalık yalanlamalarında “laik ve
demokratik” sözcüğü yoktur.
Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti sadece kanun
devletidir. Hayır, Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk
devletidir. Laf cambazlığı yaparak, “hukuk devleti”
diyerek işin içınden sıyrılamazlar.
Hem Fethullah Gülen’e hem de avukatlarına
soruyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti laik,
demokratik bir hukuk devleti olduğu halde siz niçin
‘hukuk devletidir’ diyorsunuz? Ben değil sizler
niçin düşmanca bir tutum sergiliyorsunuz?”
***
Yarın yapılacak MGK toplantısı, 28
Şubat 1997’de başlayan sürecin önemli bir noktası
olacaktır...
Acaba Necmettin Erbakan ve Tansu
Çiller bu “önemli noktayı”
görebiliyorlar mı?
İşte asıl sorun budur!..