Dağların arasında vadi, ucunda masmavi gökyüzü, deniz...
Dağların arasında zeytin, erik, dut, ıhlamur ağaçları.
Esintili bir Ege sabahında hayata dair anılar topluyorum.
Hayatın sayfaları arasında geçen bir yaşam, var oluş, sevgiyi çoğaltmak.
Nice acıları içimizde topluyoruz.
Sessizliğin sesi oluyoruz...
Ülkeyi yönetenler neler söylüyordu bir yıl önce...
Temel hak ve özgürlükler, demokrasisi güçlü bir Türkiye...
Deniyordu ki:
“Çağdaş bir dünyanın bir parçası olan Türkiye’nin özgürlükler açısından hak ettiği bir konuma getirilmesi, toplumumuzun beklentisidir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik siyasi bir rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır.
Demokrasi hoşgörüye dayanan bir sistemdir...”
Gökyüzünde yıldızlar...
Ölümü değil hayatı düşünmenin zamanı.
Özgürlüğün bir yaşam biçimine dönüşmesinin...
Birey olmanın...
Hoşgörünün...
Yürek atışlarını duyuyor gibiyim bir Ege akşamında.
İzmir’in Özdere beldesinde dağların arasındaki bir vadide.
Binlerce yıllık kültürün boy verdiği topraklarda.
***
Buzulların arasında değil, insan sevgisinin var olduğu vadide hayat suyunu arar gibiyim.
Düşünüyorum...
İnsanlar ve halklar arasında korkunun ve düşmanlığın kini bitip tükenmiyor.
Çağdaş insan, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçesini, nedenlerini araştırıp bulan, körgüdülerine ve önyargılarına benliğini kaptırmayan kişidir.
Düşmanlığın kölesi olan kişi ilkelleşir.
Doğruyu düşünebilmek için zihin cimnastiği yapıp, kendini bir başkasının yerine koyacak, onun gibi düşünmeye çalışacaksın.
Kimdir o başkası?