Alçaklığın, ihanetin, ikiyüzlülüğün, riyakârlığın, toplumu ötekileştirmenin, ayrımcılık yapmanın bir bedeli var elbet.
Namussuzluğun bulanık sularında kanlı darbe kalkışmasında bulunanların hukuk veadalet önünde ödeyeceği bir bedeli olacak...
Katliam yapanlardan, kör terörü besleyenlerden mutlaka hesap sorulacak.
Daha beş yıl önce “turizm cenneti” olarak adlandırılan bu ülkeyi, “yurtta savaş, cihanda savaş” diye bas bas bağıranların nasıl cehenneme çevirdiklerini görüyoruz hep birlikte.
Kana kan intikamları umutlarımızı allak bullak ederken katliamlarda öldürülen onlarca insanımıza bizim borcumuz var.
Ölenler bizim kayıplarımız.
Kimileri çocuğumuz, kardeşimiz.
Acıyı, sevinci bölüşmüşüz, yaşamı çoğaltmak için mücadele etmişiz. Eşitlik, kardeşlik duygusunun bir hayat biçimi olması için uğraş vermişiz.
Hainler, alçaklar çok görmüş bunu...
Onun için lanet olsun kanlı kalkışma yapanlara.
Lanet olsun katliamseverlere.
Çocuklarımızın kanı üzerinden siyaset yapanlara.
İnsan sıcaklığından yoksun olanlara...
Vicdansızlara.
Ne kibrin sonu var ne de alçaklığın...
Demokrasiye sahip çıkmak, temel hak ve özgürlüklere sarılmak boynumuzun borcu...
Düzenlenen toplantıda Demokrasi İçin Birlik Hareketi’nin amaçlarını anlatan Rıza Türmen’in çağrısına yürekten destek veriyorum.
Türmen diyor ki:
“Ayaklar altına alınan demokrasinin tekrar filizlenmesini sağlamalıyız. Biz, sadece demokrasiyi değil insanı savunuyoruz. Barış eksenli siyaseti savunuyoruz. Demokrasi hareketi başlatmak, demokrasiyi savunmak için buradayız. Laiklikdemokrasinin harcıdır. Katılımcı ve çoğulcu demokrasiyi savunuyoruz. Türkiye’nin demokratik bir değişime gereksinimi var. Barış, demokrasi ve özgürlüğe dayalı kolektif bir anlayış.”