Uykum kaçtı…
Saatime baktım, gece yarısını çoktan geçmiş.
İlhan Selçuk’un “Duvarın Üstündeki Tilki” kitabını
aldım kitaplıktan….
Puşkin demiş ki:
“Kürt ozanının şiirleri değil mi! Sonuçta Doğu edebiyatıdır. Pek
basit özellikler taşır.” (Kürtler, V. Minorski,
Komal Yayınları.)
Puşkin’e kızmayalım.
Çoğu Batılı yazar ve şair Doğu’yu
azımsar, Kürt’ü de Türk’ü de küçümser; bu eğilimi düşmanlık
düzeyine tırmandıran önyargılısı da eksik değildir.
Ancak tümünü hoşgörüyle karşılamalıyız. Kişi, büyük
yazar ya da şair olmakla
yanılgılardan soyutlanamaz.
Batı’nın öğretim çarkından geçmiş bir edebiyatçı, genelde Doğu
halklarına soğuk bakıyor, yüreğinde kuşku
tohumlanıyor, İslama az çok korkuyla yaklaşıyor;
Grek- Hıristiyan kültürüne
Yudaizmin büyüsü de eklenince kafalar
koşullanıyor.
İnsanlar ve halklar arasında korkunun ve düşmanlığın ekini bitip
tükenmiyor.
Çağdaş insan, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçesini,
nedenlerini araştırıp bulan, körgüdülerine ve
önyargılarına benliğini kaptırmayan kişidir.
Düşmanlığın kölesi olan kişi ilkelleşir.
Gazeteleri okudukça ister istemez şöyle düşünüyorum:
“Ya Kürt olsaydım!”
Doğru düşünebilmek için bu tür zihin cimnastiği yararlıdır. Kendini
bir başkasının yerine koyacaksın...