Yıllardır oluk oluk akan kanla beslendiniz, şehit cenazelerinden
“siyasal rant” elde etmek için elinizden geleni yaptınız... Hâlâ
doymadınız!...
Yaşadığımız coğrafyanın her yerinde bayrağımıza sarılmış tabutlar,
ağlayan analar, babalar, çocuklar, eşler, kardeşler...
Güneydoğu kentlerinde, kırsalında bitmeyen çatışmalar,
Diyarbakır’ın Sur ilçesinden Cizre’ye, Silopi’ye kadar bir
savaş...
Şehit tabutları, ölüm, ev baskınları...
Artık yeter!
Akan kan dursun, silahlar değil insanlar konuşsun...
Diyarbakır Sur’da, Silopi’de yine çatışma; dört şehit, iki ölü, beş
yaralı...
Söyleyin bana, yüreğiniz yanmıyor mu?
Benim yüreğim yangın yeri, içim acıyor içim...
Bir zamanlar bu ülkeyi 13 yıldır yönetenler şöyle diyordu:
“Faili meçhuller vardı, bitirdik!”
Nasıl bitirdiniz, nasıl?
Silahın tetiğine basıp Tahir Elçi’yi ensesinden kim vurdu?
Cinayet herkesin gözünün önünde oldu...
Ortada bir cinayet var, acı var...
Akan kan var, gözyaşı var!
Allak bullak olmuş hayatlar var orada...
Uyuyan polisi, bankamatikten para çeken sivil giyimli uzman çavuşu
alçakça katledenler var; evine ekmek götüren sivil yurttaşı
öldürenler var...
Şehit düşenler, ölenler...
Türk, Kürt, Sünni, Alevi!
Bu ülkenin çocukları onlar.
Önünde başları sürüyen rüzgârda ölüm ülkesine yolculuğa çıkmış gibi
hepsi. Hepsi bir yeraltı ırmağı gibi.
Soğuğun meşalesinde, ölümün gölgesinde bir hayat...
Oluk oluk akan kan...
Çocuklar!
Okullar kapalı, herkes korku içinde oralarda...
Öğretmenler çaresiz!