Yaşama ilişkin bir sözün varsa, umudu
arıyorsan çiçeklenmiş haziran sabahında...
Bir şiir sevda üzerine yazılmış, bir umut çok eski yılları
anımsatan sana...
Bir aydınlık güne “merhaba” demek
istiyorsan, seviyorsan yeraltı
ırmaklarını,barajları yıkmak
istiyorsan eğer, başını göğe
kaldır bak uzun uzun...
Rüzgâr işliyorsa dudaklarına, yaz yağmuru
yağıyorsa, ıslanıyorsan sen
çocuğum...
Kaldırdığın kol kapıya uzanıyorsa, önceki gün Erzurum’da
yaşanan eli
satırlısaldırganları unutmayacaksan bir
daha...
Aşkın reçineli toprağında, ölüm ülkesinde
sadece ateşin geride kalacak
küllerinidüşünüyorsan...
Eğer dik duruyorsan zalimlere karşı, demokrasiyi,
temel hak ve özgürlükleri
savunuyorsan korkmadan...
Gerçeğin peşinde koşuyorsan...
Baskıya, zulme
karşı direniyorsan...
Gecede beklemenin korkusu yüreğini
parçalayıp Soma’yı düşünüyorsan...
Gezi çocuklarını, ölümleri
unutmuyorsan!
Gözlerini kapat ve mırıldan kendi kendine:
“Savaşın sonunda kumla örttük gördüm seni /
Sessizliğin ve suyun sınırlarında bocalarken.”
Bir katı hava bir kaya gibi yükselirken, haydi uyan
artık...
Yarın günlerden pazar...
Kalk git sandığa, oyunu ver!
Korkuya boyun eğme, yurttaşlık görevini
yap, yık barajın beton
engelini.
Sakın ola ki oyuna gelme!
Aklını ve bilincini kullan!