Yaşadığımız coğrafya binlerce yıllık tarihin ve kültürün boy
verdiği topraklar...
İnsan ve doğa sevgisi, uygarlık iç içe
olmuş binlerce yıldır yaşanan savaşlara karşın...
Tarihsel süreç, o tarihi, kültürü, doğanın yüreğimizin içine giren
sevgi bağını tüm kötülüklere karşın içimizden söküp alamamış.
Üç yanımız denizlerle çevrili, göllerimiz var,
akarsularımız...
Karadeniz, Marmara, Ege,
Akdeniz... Kızılırmak, Dicle,
Fırat, Gediz, Meriç... Göllerimiz var...
Van, Manyas, Uluabat... Kuş
cennetlerimiz var...
Bir arkadaşım sormuştu yaz başlarında:
“İstanbul’a kırlangıçlar neden gelmiyor biliyor musun?”
Ardından eklemişti:
“Çünkü kırlangıçlar kirli havada yaşayamazlar.”
Gerçekten ne İstanbul’a ne de başka büyük kentlere
kırlangıçlar gelip eskisi gibi yuva
kuruyorlar nisan ortalarında.
Hakan Kara bir yazısında “Ergene zehir kusuyor”
diye yazmıştı. Salt Ergene değil, Gediz, Kızılırmak, Dicle, Fırat
da zehir kusuyor.
Olay gerçekten korkunç ve ürkütücü!
Denizlerimiz kirli, göllerimiz kirli, kuş cennetlerimiz kirli.
Fabrikaların atıkları ırmaklarımızı,
denizlerimizi kirletiyor. Ülkeyi yönetenler bir
önlem almıyor. Dalgıçlar bile Ergene Irmağı’na
giremiyor balçıktan ötürü.
Ergene’de ve öteki yerlerde kirlilik so...