İçinde bir çığlık var, bir fırtına, bir acı...
Kin, nefret sarmalında yaşamak, hayata
tutunmak, sevginin resmini
çizmek zor!
Yaşamın anlamını bilmeyen, güce tapan yığınları gördükçe yüreğin
acıyor, ağlıyorsun gece vardiyalarında.
Sevgisizlik denizi, öfke patlaması...
Hep böyle oldu bugüne dek zaten...
Askeri darbelerde, kıran yellerde...
Asmayalım da besleyelim mi diyenleri
de gördük, darağaçlarının nasıl kurulduğunu
da...
Erdal Eren’i unutmadık!
Biz ne yiğitler gördük atıp tutan, 28
Şubat’ta demokrasiye sözde balans ayarı yapılan
yıllarda.
Bal gibi darbeydi, gözdağıydı Sincan’da tankların
geçmesi.
Yiğitler, aslanlar görmüştük o zamana dek, baktılar ki
durum “nazik mi nazik”,okullarının anahtarlarını elden teslim
etmeye gittiler paşalara...
Şimdi yaşadıklarımıza bakıyorum anılar
ülkesinden.
Saatin akrebiyle yelkovanına!
Bir çocuğun haykırışını duyuyorum o sırada:
“Anne kar yağıyor, üşüyorum...”
Güneydoğu’da
bir çatışma var. Terör belası var. Sivil yurttaşlar var.
Çocuklar var çocuklar...
Şehit cenazeleri, ölüm haberleri... Etkisiz hale
getirilenler...
Türk, Kürt, Laz,
Çerkes, Boşnak ne fark eder...
Elbet terör insanlık suçudur, mücadele
edilecektir...
Devlet mücadele
ederken Silopi’de, Nusaybin’de, Sur’da,
Güneydoğu’nun herhangi bir yerinde bebeleri öldürmeyecektir...