‘68’ kuşağının devrimci gençlik liderlerinden Taylan Özgür’ün
öldürülmesinin üzerinden yarım yüzyıl geçti. ODTÜ öğrencisiydi.
Henüz 21 yaşındaydı. İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Genel
Kurulu’na katılmak için İstanbul’a gelmişti. Beyazıt Meydanı’nda
Marmara Sineması'nın bulunduğu sokakta arkadan vurularak
katledildiğinde tarihler 23 Eylül 1969’u gösteriyordu.
Önce Lisan Çakıcı adlı bir polis gözaltına alındı, daha sonra
serbest bırakıldı. Emekli Yarbay Talat Turhan’a göre katil, o polis
memuru değil, bir üsteğmendi. Kadir Akın adlı bir görgü tanığı ise
Taylan'ı bir üsteğmenin değil bir polis komiserinin öldürdüğünü
söylüyordu.
Polis ya da üsteğmen, Taylan Özgür Kontrgerilla’nın katlettiği ilk
devrimcilerden biridir.
'69 SUBAY BİLDİRİSİ'
O yıllarda devrimci genç subaylara önderlik eden Sarp Kuray, Taylan
Özgür'ün öldürülmesinden sonra bir bildiri yayımlamaya karar
vermişti. '69 Subay Bildirisi' büyük etki yaptı.
Subay Bildirisi soruşturmasını yürüten askeri savcı, Kuray'a
ailesini hatırlatıyor, 'Seni kurtarmak istiyoruz' mesajını veriyor
ve ondan ‘bu işin sorumlusu üç isim vermesini’ istiyordu. Kuray
savcıya "Size üç isim veriyorum" dedi ve bu isimleri sıraladı:
"Bir, Sarp Kuray; iki, Sarp Kuray; üç, Sarp Kuray!"
Bu ifade, Kuray'ın 12 Mart Darbesi öncesi ordudan atılması için
yetecekti.
'DEVRİMCİLER ÖLÜR DEVRİMLER SÜRER'
Kuray, hazırlanacak bildiri için kalemi kuvvetli bir subay
arıyordu. Eylemci subaylar, edebiyatı kuvvetli ve şiir yazan bir
subayı tarif ettiler. O subay Ali Kırca idi!
69 deniz subayı adına yapılan açıklama şöyle:
“Senden yana olanları bir bir vurmaya başladılar yiğit halkım. Önce
Vedat’ı öldürdüler alaca karanlıkta. Sonra Mehmet’i vurdular, sonra
Taylan’ı. Sonra bir gece bir başka Mehmet, sonra bir gece bir yiğit
Battal. Sandılar ki durdururuz ihanet barikatlarıyla bu coşkun
seli. Sandılar ki söndürürüz salyalarımızla yanan ateşi.
“Ama yetsin artık bu alçakça katliam, bitsin artık bu zulüm.
Sahipsiz bildikleri devrimi, köşe başlarında yok etmeye kalkanların
karşısına yeni Mehmet’ler, yeni Vedat’lar, yeni Taylan’lar
dikilecektir. Bunu bilsinler, bunu anlasınlar. Meydan boş değildir.
Yüreklerimizdeki ateş yeter size.
“Gece yarılarında, alaca karanlıklarda gençliğe sıkılan kurşun
gerçekte Mustafa Kemal’e sıkılıyor.
“Mustafa Kemal’in devri bitmiştir. Ama devrimler bitmemiştir. Ve
onun geleceğe çizdiği kesin çizgide sürüp gitmektedir.
‘Bütün felaketlere rağmen Türk’ün sesini işittirebileceği
kanaatindeyim’ diyen Mustafa Kemal kadar devrimciyiz, milli
kurtuluşçuyuz.
“Yüce Türk halkı; senden yana olanları vuranlara, artık dur diyoruz
ve devrimci şarkımızı bir kere bin kere daha söylüyoruz.
“Ne değişir?
“İsterse kesilsin devrimcilerin başları birer birer. Oysa bir
yasadır bu, mümkünü yok, DEVRİMCİLER ÖLÜR DEVRİMLER SÜRER”.
'VİETNAM KASABI'NIN ARABASINI YAKTI'
6 Ocak 1969 günü ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş, ABD Büyükelçisi Robert Commer’i üniversiteye davet etti. “Vietnam Kasabı” olarak tanınan Commer, kurşun geçirmez camlarla kaplı özel güvenlikli arabasını Rektörlük önüne bırakarak içeriye girdi. Commer'in geliş haberini alan Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan ve Taylan Özgür’ün de aralarında bulunduğu binlerce öğrenci Rektörlük önünde toplandı. Eylem sırasında Büyükelçi'nin arabası ters çevrilerek yakıldı.