Ankara'dan İstanbul'a yürüyor, yolda düşüyor kalkıyor, karavanda yaşıyor. "Maraton Kemal" oluyor. Kurumların kapılarına dayanıyor. 'Saat 10'da geliyorum kapıyı aç' diyor. "Kapıda kalan Kemal" oluyor...
Siyasetçi değil aktivist mübarek!
Elektrik faturasını ödemiyor. Elektriği kesiliyor, "karanlıkta kalan Kemal" oluyor...
Peki hiçbiri işe yarıyor mu?.. Hayır...
Ama başka çare yok. Siyaset üretme becerisi yoksa bol bol aksiyon var...
Neymiş, halk ile empati kuruyormuş. Farkındalık için karanlıkta kalıyormuş. Bu bir tepkiymiş falan filan...
Öyle olunca n'oluyormuş anlamadık. Vatandaş; "Canım Kemal, bizim için karanlıkta kalıyor. Ülkeyi uçurur bu, buna oy verelim" mi diyecek?..
Maraton Kemal olunca, "Vah canım çok yürüdü, tırnaklarını kaybetti, oy verelim!" dedi mi vatandaş?.. Ya da "Kurumun kapısında kaldı, evimize alalım bari" diyen oldu mu?..
Hepsi boş işler. Bu aksiyonlar Avrupa'da var. Gündeme gelmek için yaparlar. Marjinal fikirleriyle bilinen aşırı partiler vardır. 'Yüzde sıfır virgül sıfır bilmem ne kadar' oy alırlar. Zamkinos Partisi, Zattırı Zutturu Partisi gibi... Fazla iddialı olmayan bu partiler ve liderleri ilginç eylemler ve bazen de hokkabazlıklar yapıp dikkat çekmeye çalışırlar.
Kılıçdaroğlu'nun yaptığı da bu.
Lafa gelince yüz yıllık parti. Kurucu irade. Yaptığı iş ne?.. Siyaset üretmek yok, bolca aksiyon var. Üstüne bolca kurgu mizansen yalan... Halkın ümidi olma gibi bir derdi de yok.
Efendim 4 milyon abonenin elektriği kesikmiş, empati kurmak için karanlıkta kalıyormuş. Bir hesap kitap, Türkiye'nin yüzde 20'si karanlıkta oturuyor!..
Olur mu öyle şey?..
Olur...
Otel odasından, üstelik geceliği 109 bin lira olan bir 'başkanlık süiti'nden; "mutfak yangın yeri, millet aç aç" diye bağıran bir siyasetçi.
Ve, "2 ayda 2,5 milyon canlı koyunu uçaklarla Katar'a ihraç ettiler" palavrasını sıktığında sorgulamayan kitlesi... Allah'tan küçük bir kitle...