Eğitimci, gazeteci, sporcu, siyasetçi, sanatçı fark etmiyor…
Yerli yersiz Erdoğan'a laf çakmıyorsan, çağdaş bir eğitimci değilsin...
Gece gündüz Erdoğan'a ve AK Parti'ye giydirmiyorsan, gazeteci değilsin…
Erdoğan telefon açtığında cevap veriyor, ya da davetine katılıyorsan sanatçı değilsin…
Madalyanı Erdoğan takıyorsa sporcu değilsin…
Siyaseti salt Erdoğan karşıtlığı üzerinden yapmıyorsan, siyasetçi değilsin…
Siyasi partilerin hal-i perişan'ı ortada…
Kılıçdaroğlu'nun yıllardır tek hedefi var… Her seçimde Erdoğan için; 'Salladık, düşürüyoruz, düştü düşecek.., ha gayret!...' deyip durdu… Kafası hala Erdoğan'da… (Baykal da 'Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın' mücadelesiyle CHP'nin sosyal demokrat misyonunu yerine getirmeye çalışmıştı…)
Bahçeli'nin ise yıllardır tek bir projesi var… Erdoğan'ı Yüce Divan'da yargılatmak… (MHP'nin başka herhangi projesini ya da bir politika ürettiğini hatırlayan var mı?!...)
Demirtaş'ın da takıntısı aynı… Misyonu diğer partilerden farklı değil… Erdoğan için 'Seni başkan yaptırmayacağız…' deyip durdu… (Ha bir de 'Hendek' siyaseti var… 'Kazmaya devam edeceğiz' diyor…)
Geçtiğimiz günlerde 'HDP'nin içinde gizli 'Erdoğanseviciler' hep vardı demişti… Önceki gün eski HDP'li vekil Adil Zozani bir açıklama yaptı;
“HDP 7 Haziran seçiminden itibaren siyaset sahnesinden bir adım geri çekildi. “Ben oynamıyorum” moduna girdi… HDP'nin “AK Parti'yle kesinlikle koalisyon kurmayacağım” demesi hataydı…”