Gençlik yıllarımda bir süre ‘turist rehberliği’ yaptım… Tur otobüsümüz (302-S, hem de turistik!) Taksim Meydanı’na vardığında; ‘İşte şu görmüş olduğunuz bina Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi’ derdim… Sağınızda ya da solunuza diyerek ve çoğu zaman elimle işaret ederek gösterirdim AKM’yi… Ama turist, gözünün önünde olduğu halde ve işaret etmeme karşın hangi binayı kastettiğimi anlayamazdı…
Ellerinde fotoğraf makinesi, gözleri ‘kültür merkezi, opera tiyatro binası..vs, arardı… Fotoğraf çekecekler ama emin olamazlardı… Çoğu zaman; ‘Hangisi, şu mu?..’ diye sorduklarını bilirim…
Tabii o zamanlar şimdiki gibi dijital makineler cep telefonları neyin yok ki, çek çekebildiğin kadar… Deklanşöre bastın mı, 36’lık filmden bir poz daha eksilir!.. Ama mesele fotoğraf makinesi değil… (Taksim’deyiz… Ve ben; “Mesele makine değil, sen hâlâ anlamadın mı?!” diyorum… Vay be mevzu nereye geldi…)
Evet mesele makine film falan değil… Turist tereddüt ederdi. Bizim AKM’yi bi’şe