Mustafa Kemâl, Nutuk'un kapanış metni olan ve bir nevi
"vasiyeti" sayılan Gençliğe Hitabe'de, kendisini takip etmesi için
yetiştirdiği nesillere ve onlardan sonra geleceklere şöyle
seslenir: "Birinci vazifen, Türk bağımsızlığını, Türk
Cumhuriyeti'ni, sonsuza dek korumak ve savunmaktır."
ABD'ye bağlılıkları herkesin malumu olan bir grup, 15 Temmuz günü
sadece millî iradeye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve/ veya devlete
saldırmadılar.
Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun bağımsızlığına saldırdılar. Türkiye
Cumhuriyeti'ni, ABD'ye göbekten bağlı bir FETÖ Cumhuriyeti yapmak
için saldırdılar ve kaybettiler. En çok da bazı Kemalistlerin
'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı veya Anadolu çomarı" şeklinde
aşağıladığı halk kesimleri sayesinde kaybettiler.
Peki, cumhuriyetin kendilerinin "mülkü" olduğunu düşünecek kadar
onu sahiplenenlerin çoğu, başkalarına "biatçı" derken ve kendileri
"Bağımsızlık benim karakterimdir" sözleriyle sosyal medya
hesaplarını süslerken, o gece neden ATM kuyruklarında ya da
evlerinde televizyon başında oturmaktaydı?
Millet, o gün "bağımsızlığı ve cumhuriyeti savunma mecburiyetine"
düştü ve vazifeye atılmak için, içinde bulunduğu vaziyetin imkân ve
şartlarını düşünmedi. F-16'lardan bombalar da yağdı, otomatik
silahların ateş yağmuru altında da kaldı. Tonluk tankların
paletleri arasında gövdesi ikiye de ayrıldı. Ama millet geri adım
atmadı. "Aziz millet" ifadesindeki sıfata ne kadar lâyık bir millet
olduğunu bir kez daha kanıtladı.