FBI, 16 kez bombalı saldırıda bulunan, 3 kişiyi öldüren ve 26
kişiyi yaralayan ünlü "Unabomber"ın evini arama izni çıkarmak için
günlerce uğraşmış; operasyonun başlamasına dakikalar kala gerekli
imzayı yargıçtan alabilmişti. Ancak o köprünün altından çok sular
geçti.
Örneğin, meşhur 'deep web'de, yani saklı internette, yani hiçbir
arama motorunda çıkmayacak şekilde dizayn edilmiş, gizli ve
çoğunlukla envai çeşit pisliğin döndüğü ortamda "silkroad"
sitesiyle uyuşturucu ticaretinden pek de fazla işe yaramayan sanal
ortamın yürütücüsü Ross Ulbricht'in davasında olanlar gibi... ABD,
silkroad'un kullandığı İzlanda'daki yabancı bir server'ı hack'ledi
ve kuruluşundan bu yanaki tüm arşivini ele geçirdi. Davada da
buldukları her delili mis gibi kullanıp, yargıcın da sadece
savcılık lehine kararlar almasıyla Ulbricht'i ömür boyu hapse
mahkûm ettirdiler. Savunma makamına, 'Bu delilleri nasıl buldunuz?'
sorusunu sordurtmadılar bile. Dolayısıyla davanın, ABD hukuk
içtihadındaki yeri hâlâ tartışmalı. Ancak davanın ABD Anayasası'nın
4. ek maddesiyle birebir çeliştiğini biliyoruz. Maddeyi "Anayasaya
aykırı olarak elde edilmiş bulgular, mahkemede delil olarak
sunulamaz" diye özetleyebiliriz. Bu, her hukuk devleti anayasasında
(bizde 38. madde) olan genel geçer bir yasadır. Yargı kararı
olmadan yasadışı arama, dinleme ve takiplerin hepsi bu kapsama
girer.