Ancak İmamoğlu, seçimden önce Demirtaş hakkında ser verip sır
vermemiş; kendisi hakkında tek cümle kurmamıştı. Ne var ki seçimin
hemen ertesinde Demirtaş hakkında söyledikleri dikkat
çekiciydi:
"Gerçekten de barışçıl, uzlaşmacı ve evrensel değerleri öne
çıkaran dili vardı. Bundan da çok mutluluk duydum. Hatta kendi
adıma bunun Türkiye için bir fırsat olabileceğini ve birçok duvarı
yıkabileceğini de dile getirdim. Bugün de hâlâ aynı kanaatteyim. O
dilin geçerli olduğu bu ülkede çok daha mutlu olabileceğimizi
görüyorum. Bu bağlamda böyle siyasi bir çizgisi olan bir insanın
benim hakkımda pozitif bir şey söylemesi elbette beni mutlu
etmiştir."
Kendisine Demirtaş'ın "Apo'nun heykelini dikeceğiz" çıkışı mı,
yoksa "YPG, Fırat'ı geçecek; sen de mal mal izleyeceksin" sözleri
mi barışçıl ve uzlaşmacı geldi bilmiyorum. Bildiğim oldukça değişik
bir 'adamlık' anlayışı olduğu...
Zira, 31 Mart'ın ertesinde İstanbul tarihi için bir ilk yaşandı:
Yunan basını bayram etti. "Ayasofya'nın intikamını alacak başkan"
diyen mi dersiniz, "İstanbul'u yeniden fethettik" imasında bulunan
mı; ne ararsanız vardı Yunan basını manşetlerinde.