Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, "Sömürgecilikten arınmanın lideri"
olarak tarif ettiğim önceki yazımdan devam ederek, Batı Afrika
gezisinin üçüncü durağı Senegal'i anlatmaya çalışacağım. Ancak önce
Erdoğan, neden "sömürgecilik karşıtı" değil de "sömürgecilikten
arınmanın lideri", ona değineyim.
Sömürgecilikten arınma olarak tercüme ettiğim ve literatürde
"dekolonizasyon" olarak geçen deyim, aslında sömürgeci ülkeden
bağımsızlaşma anlamına geliyor. Kâğıt üstünde bu ülkelerin hepsi
sömürge statüsünden kurtulmuş ve bağımsızlaşmıştır. Fakat
uygulamaya baktığınızda, gerek ekonomik gerek kültürel olarak hâlâ
sömürgeci efendiye bağlılık devam etmektedir. Batı Afrika
ülkelerinde ilk ya da ikinci resmî dilin hâlâ Fransızca olması,
okullardaki eğitimden resmî yazışmalara dek, Fransızca
hâkimiyetinin devam etmesi ya da söz konusu ülkelerin doğal
kaynaklarından gelen kârın büyük çoğunluğunun hâlâ eski sömürgeci
ülkelerin bütçelerine giriyor olması bunun kanıtıdır. Sömürge
konumundan bağımsız ülke olmaya geçilmiştir ama sömürgeci
pratiklerin hepsinden arınmaya ihtiyaç duyulacak bir döneme adım
atılması gerekmektedir.
"Sömürge sonrası" denilen devletlerin hepsinde yeni bir formda
sömürgeciliğin devam ettiğini görmek için Senegal, maalesef
mükemmel bir örnek teşkil ediyor. Senegal, bağımsızlığını
kazandıktan sonra bile hâlen resmî dili Fransızca olan,
ekonomisinin %70'i Fransız yatırımcılarca belirlenen bir konumda
bulunuyor. Türkiye'nin Senegal marketine en hızlı girişi, Blaise
Diagne Uluslararası Havalimanı'nı yaptıran Limak-Summa ortaklığı
ile oldu. Geçtiğimiz aralık ayında açılan havaalanının Senegal'i
uçuş güzergâhları içindeki uluslararası bir geçiş merkezi haline
getirmesi bekleniyor. Bu arada açılışı haberleştiren yabancı medya
organlarının itinayla Limak-Summa ortaklığından bahsetmemiş
olduklarını da not edelim.
Yüzde 90'ı Müslüman olan Senegal, Kıta Avrupası sömürgecilik
tarihinin en acı izlerini taşıyan ülkelerin başında geliyor.
Başkente yakın Goree adası, Batı Afrika'dan 'en iyi' kölelerin
toplanıp getirildiği ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerine götürülmek
üzere satıldığı bir köle pazarı olarak kullanılıyormuş. Şimdi bu
ada, kölelik tarihinin anlatıldığı bir merkeze dönüştürülmüş. Köle
evinde, küçük bölmelerde birbirine zincirlenmiş şekilde, üst üste
yığılan esirler, pazarda satışa çıkmayı beklermiş. Ölenler veya
isyan edenler ise denize atılıp boğulurmuş. Senegal'de genelde
beyazlar kuşkucu gözlerle karşılaşırken, Türkiyeli olduğunu
öğrendikleri beyazlara ise bu tür bir muamele yapılmadığı, bilakis
sevinçle karşılandığını da belirtelim.
İşte böylesi bir arka planda Erdoğan, kendi ülkesine ekonomik ve
kültürel sömürge muamelesi yapılmasına karşı mücadele etmiş, IMF'yi
ülkesinden kovmasının ardından 'one-minute'ten 15 Temmuz'a değin
yaptığı çıkışlar sömürge geçmişine sahip ülkelerine ilham olmuş
'siyah' bir lider. Erdoğan'ın, bu halklara, "Müslüman ve Batılı
olmayan bir lider bunları yapabiliyorsa, biz neden yapmayalım?"
sorusunu sorduruyor olması ve heyecan vermesi elbette Batılı
devletlerin hoşuna gitmeyecektir.