Birileri, 15 Temmuz'u sadece FETÖ'den ibaret görmemizi
istiyor.
Hayır! 15 Temmuz, ülkemize karşı üç yıldır şiddetini artırarak
süren saldırının zirve noktasıdır. Bu topyekûn saldırının tüm suç
ortakları deşifre edilmeden hakiki bir yüzleşme
gerçekleştirilemez.
Şimdi hatırlayın.
PKK, 'devrimci halk savaşı' adı altında, şehirlere hendekler kazdı,
sokakları cepheye, evleri yığınağa çevirdi, bombalarla doldurdu,
yanlış ihbarlarla pusular kurup polislerden ambulans görevlilerine
dek şehit etti, evlerini açmayan Kürtleri ihtiyar hasta demeden
infaz etti. Güvenlik güçleri ise uzunca süre bir yandan sivilleri
tahliyeye çalışırken, öte yandan ağır silahlarla mücadeleye
girmekten kaçındı. "İçerde sivil olabilir" kaygısıyla, bubi
tuzaklarıyla dolu evlerde tek tek arama yapıldı ve sırf bu
hassasiyet sebebiyle yüzden fazla şehit verildi.
Bu mücadelenin en zirve noktasında malum bildiri çıktı ve PKK'ya
aradığı ideolojik mühimmatı şöyle sundu:
"Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da,
Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca
süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa
mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak
ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik
hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış olan
hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası
teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da
ağır bir ihlali niteliğindedir.