Suriye rejiminin Duma'da yaptığı kimyasal saldırının
sarsıntıları devam ediyor.
ABD Başkanı Donald Trump, her zamanki gibi mevzunun ciddiyetine
uymayan tivitlerle hem dünya piyasalarını salladı hem de ABD
yönetiminden son dönemde gelen karışık mesajlara bir yenisini
ekledi. Önce "Hazırlan Rusya, çünkü bu füzeler gelecek. Hepsi yeni
ve akıllı füzeler" diyen Trump, 40 dakika sonra Kremlin'e zeytin
dalı uzatan bir tivit attı. Pentagon, "Tivitleri Beyaz Saray'a
sorun" derken, Dışişleri ise tüm seçeneklerin masada olduğunu
yineledi. Neticede Washington'dan yükselen kakofoninin bir süre
daha süreceği anlaşılıyor.
Alman Şansölyesi Merkel ise, Avrupa Birliği öncü ülkeleri içindeki
en pasif lider olarak tarihe geçmiş olabilir. Üç gün önce Putin ile
telefonda görüşen Merkel, bundan kısa süre sonra kabine toplantısı
ardından yaptığı basın toplantısında, olası bir ABD- İngiltere-
Fransa saldırısına destek olacaklarını açıklamayı bırakın, bunun
hakkında sorulan soruyu dahi "Şu anda spekülasyon yapmak istemem"
diyerek geçiştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise haberin yayıldığı ilk günlerde bunun
Esed'in insanlığa karşı işlediği ilk suç olmadığına dikkat çekerek
ağır bir bedel ödeyeceğini dile getirdi. Ancak öte yandan Suriye'de
artık askerî müdahalelerle zoraki bir rejim değişikliği yerine
diplomasi yoluyla, Esed'in geleceğinde yer almadığı ve halkı
kuşatan bir yönetimin kurulması gerekliliğini de vurguladı.
Mevcut durumda Türkiye'nin Batı bloğu ile Astana sürecini yürüttüğü
komşuları arasında dengeli, diplomasiye vurgu yaparak sağduyulu ve
Esed karşıtlığından geri adım atmayarak tutarlı davrandığını
söylemek mümkün.
Hem Avrupa Birliği hem de NATO'nun merkezî ülkelerinden Almanya'nın
Kuzey Akım -2 gibi Rusya ile ortak yürüttüğü projelerdeki ulusal
çıkarlarını gözeterek sivri dilini bir yana bırakıp sessizliğe
gömülmesi ise nerdeyse hiçbir analizde yer almadı. Kimse
Almanya'nın ekseninin kaydığı gibi eleştirilerde bulunmadı.
Türkiye'ye her fırsatta bu kalıplarla yüklenenlerin sessizliği de
kayda geçsin istedim.