Türkiye'de basın özgürlüğünün, içerideki çoğu PKK'lı ve FETÖ'cü
gazeteciler yüzünden yerlerde süründüğünü iddia eden Amerika'nın
haline bakınız. Suudi Arabistan, kendi vatandaşı bir gazetecisini,
Riyad'dan gönderdiği 15 kişilik suikast timine, kendi
konsolosluğunda öldürtüyor, parçalattırıyor ve gömdürüyor. Sonra da
bunu, "Sadece konuşmak için gitmişlerdi. Cemal ile tartışma
sırasında birisi boğuvermiş. Ondan sonra da gömdük gitti" şeklinde
açıklayınca, Trump ne diyor: "İnandırıcı."
Türkiye'deki Başkonsolosları, Riyad'a kaçmadan Reuters'a dolap
dolap gösterip, "Bakın yok ki" yapmış; Veliaht Prens'in kardeşi
olan ABD Büyükelçileri de "Sizi temin ederim Kaşıkçı'nın
konsoloslukta kaybolduğu, gözaltına alındığı veya öldürüldüğü
haberleri kesinlikle yalandır" demişti. Veliaht Prens'in kendisi de
Bloomberg röportajında tüm iddiaları kesin bir dille
reddetmişti.
Yaptıkları açıklama, yalanın yalanla kapatılmaya çalışıldığının bir
göstergesidir. Türk emniyet güçlerinin titiz çalışması olmasa ve bu
bilgiler dünya kamuoyu ile adım adım paylaşılmasa idi, Suudi
yönetimi de tavizsiz inkâr stratejisiyle kurtulabilirdi. Dün
Kaşıkçı'nın köşe yazarı olduğu Washington Post'taki analiz de şöyle
diyordu:
"Hiç kimse petrol zengini monarşiye Erdoğan kadar baskı yapamadı.
Kaşıkçı'nın, İstanbul'daki Konsolosluk'ta kaybolmasını takip eden
haftalarda, Erdoğan ve yardımcıları sessizce soruşturmayı
beklemekten fazlasını yaptı: Krizi anlatılaştırdılar, dünyanın
dikkatini kendi topraklarında işlenmiş, devlet destekli bir suikast
olduğuna inandıkları olaya çektiler."
Hâlâ cevap bekleyen en önemli soru, Kaşıkçı'nın naaşının nerede
olduğudur. Ayrıca sadece bir sorgulama için, içlerinde adli tıp
uzmanının olduğu 15 kişilik ekip neden gönderilir?
Konsolosluğunuzda birisi 'yanlışlıkla' öldürülürse, normal olan
ambulans çağırmak mıdır, yoksa onu parçalara ayırtıp gömdürmek
midir? Suudlar, naaşı halıya sarıp 'yerel bir işbirlikçi'ye gömmesi
için verdiklerini iddia ediyorlar. Bu kişi kimdir? Suudlar
açıklamadığı müddetçe bu da olayı Türklerle ilişkilendirmek için
attıkları bir yalan olarak görünecektir. Ayrıca şayet Kaşıkçı,
'yumruk kavgası'nda öldürüldüyse, neden istihbaratın başındaki
general görevden alınmıştır? Tutuklandığı söylenen 18 Suudi
vatandaşı kimdir ve Türkiye'ye gönderilen 15 kişilik suikast timi
bunların içinde midir? Peki S. Arabistan'da Millî Muhafızlardan
istihbarata tüm güvenlik aygıtını elinde tutan Veliaht Prens
Muhammed bin Selman'ın bu olan bitenden haberinin olmaması mümkün
müdür? Sorular çoğaltılabilir.
Burada en belirleyici olan ülke, elinde hâlen açıklanmayan bir ses
kaydı olduğu iddia edilen Türkiye'dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu
konuya nasıl yaklaşacağı, hem kısa vadede hem de uzun vadede
bölgede olabilecek gelişmeleri etkileyecek güçtedir.