Kanada'nın en büyük ve 50 yıllık Müslüman sivil toplum kuruluşu
olan Kuzey Amerika İslami Topluluğu (ICNA) Başkanı Tahir Alvi ve
kendisi gibi Arakan Müslümanları için gönüllü çalışmalar yapan eşi
Doktor Feyza Alvi ile Arakan'ı ve Türkiye'ye karşı özel
muhabbetlerini konuştuk.
Feyza Alvi: Oraya hamile kadınlara yardım ve hastaları tedavi etmek
için gittim. Fakat sahada gördüğüm durum beni hakikaten şok etti ve
dehşete düşürdü.
Bir sürü çocuk vardı. Bu çocukların yarıdan fazlası 16 yaşın
altındaydı.
Bazıları gözleri önünde anne-babalarının boğazlarının kesildiğini
görmüştü.
Çocuk yaştaki bir sürü genç kız tecavüz sonucu hamile kalmıştı,
şimdi ise kendilerine ve bebeklerine nasıl bakacaklarını
düşünüyorlardı.
Küçük çocuklardan bahsediyoruz. Ve çok fazla bulaşıcı hastalık
vardı, özellikle temiz su eksikliğinden kaynaklanan ishal çok
yaygındı.
- Ben 2011 ve 2015'te mülteci kamplarında çalıştım. O dönem Kuzey
Amerika İslami Topluluğu ICNA'nın (Islamic Circle of North America)
insani yardım departmanında çalışıyorum. Bir gönüllüye ihtiyaç
duyduklarında benden yardım isterlerdi. Bu bağlamda, afetler
sonrasında yardım için Nepal, Myanmar ve Endonezya gibi farklı
ülkelerde bulundum.
- Evet, ICNA çerçevesinde yardım sağlamaya çalışıyoruz.
O dönemde kampta neredeyse 200.000 kişi vardı. Şimdi bu insanların
kaçı hayatta bilmiyorum, çünkü orada hiçbir tıbbi tesis veya doğru
dürüst yiyecek ya da temiz su yok.
Myanmar hükümeti durup bu insanların doğal sebeplerle ölmesini
bekliyor.
Feyza Alvi: Başkan Erdoğan hakkında birkaç söz söylemek
istiyorum.
Başkan Erdoğan uzun süredir yalnızca benim için değil, bütün İslam
ümmetinin nezdinde bir ikondur. Bütün dünya Arakanlı Müslümanlara
arkasını dönmüşken, Başkan Erdoğan, hükümeti ve Türk milleti onları
savundu.
Başkan Erdoğan ve eşi Türk hükümetiyle birlikte Arakan davasında
farkındalığı artırmak için çok emek sarf ediyor. Arakan davası ise
benim kalbimin çok yakınında bir yerde, o sebeple
Türkiye'deyim.
Maddi yardımda bulunmanın yanında, Arakanlıları savunan Türklerdi.
Bangladeş Hükümeti, Holokost'tan kaçan Yahudileri durduran Amerika
gibi, Myanmar'daki soykırımdan kaçan Arakanlıları durdurmaya
çalışırken, Türkler çıkıp onları savundu. Arap ülkeleri dâhil
dünyadaki hiçbir ülke Arakanlıları umursamadı. O yüzden burada Türk
hükümetine, Başkan Erdoğan'a ve Türk milletine bizim için
yaptıklarından dolayı gönülden teşekkür ederim.
Eğer tüm İslam Ümmeti, anavatanım olan Pakistan da dâhil, Başkan
Erdoğan'ın yaptıklarının yarısını yapabilselerdi bu mesele
dakikalar içinde çözülürdü. Başkan Erdoğan ve eşine -ki Arakan
halkını mülteci kamplarında ziyaret eden tek first-lady kendisi
idi- derin bir saygı duyuyorum. Bence Başkan Erdoğan sadece kendi
halkı ve ülkesini değil, bütün İslam Ümmetini gerçekten önemseyen
tek lider. Sonuç olarak, Arakanlılar için ve dolayısıyla İslam
Ümmeti olarak bizim için yaptığı şeylerden ötürü ona ve Türkiye
vatandaşlarına gönülden teşekkür ederim.
Tahir Alvi: Türkiye bizim yegâne umudumuz. Normalde böyle bir
uluslararası problemde Suudi Arabistan öncülük edebilirdi. Ama şu
anki durumda Suud'lardan hiç umut yok. Bu noktada Müslümanlar için
tek umut Erdoğan'dır. Sadece Müslüman ülkeler için demiyorum, tüm
dünyadaki ümmet için diyorum.
Bu konuda cesaretle ve yüksek sesle konuşabilen tek lider Erdoğan.
Bütün dünyada bu konuları öne çıkarıyor.
Umut ediyoruz ki diğer Müslüman ülkeler de onun izinden giderler.
Biz bu dönemde duaya devam etmeliyiz.
Tüm dualarımız, dileklerimiz Erdoğan'la. Allah onu daha da
cesaretlendirsin ve o da ümmetin liderliğini yapmaya devam
etsin.
Feyza Alvi: Arakanlılar dünyada en çok zulme uğrayan insanlar.
40 yılı aşkın süredir çile çekiyorlar.
Yıllarca yer değiştirmelerine izin verilmedi. Evlenmelerine bile
izin verilmedi. Şimdi de vatandaşlıkları ellerinden alınıyor. Üç
yılı aşkın devam eden korku ve zulümden sonra Myanmar'dan
kaçtılar.
Askeri hükümet sistematik bir rejim yürütüyor. Kimse ellerini
bağlamıyor, kimse onları durdurmuyor.
Uluslararası toplum da Myanmar'la yeni ekonomik bağlar kuruyor.
Böylelikle ekonomileri büyüyor. Kamplarda yaşayanlar çok kötü
durumdalar. Hayat şartları hiç ama hiç elverişli değil. Arakanlı
Müslümanların durumuna kalıcı bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Pek çok görüşme yapılıyor, konseyler kuruluyor, sivil toplum
kuruluşları var, çalışanlar vs. Birleşmiş Milletler Mülteciler
Yüksek Komiserliği (UNCHR) orada pek çok toplantı yaptı ama kimse
kalıcı bir çözümden bahsetmiyor.