Anayasa Mahkemesi, Can Dündar'ın tahliyesine karar verdi. Beraat etmiş değil ama tutuksuz yargılanacak. Dünyadaki gelişmiş ülkelerde görülen benzeri davalarda görülenin aksine bir müsamaha Dündar'a gösterilmiş oldu böylece. "Gerekmedikçe tutuksuz yargılama esastır" diyerek mevzunun buraya kadarını bir şekilde anlayabiliriz belki. Zaten yerel mahkeme de, AYM kararına rağmen, yurtdışına çıkış yasağı koyarak kendi iradesine de sahip çıkıp, kaçma tehlikesine karşı tedbir aldı. Bundan çok daha vahim olanı, AYM'nin sürmekte olan bir davaya ilişkin, kendi yetkisinin sınırlarını aşarak şekil denetimi yapmakla yetinmeyip, anayasaya göre hakkı ve yetkisi olmadığı halde esas denetimi de yapmasıdır. Daha esas mahkemesinin kendisi işin esasına girmemişken, sanıklar mahkeme huzuruna bile çıkmamışken, yargı sürecinin en başındayken, Dündar hakkında suçlamaların basın ve ifade özgürlüğüne girdiği yönünde karar belirtmek, yerel mahkemeye "Sen hiçsin, sadece ben varım" demektir! Yargıyı, yetki gaspıyla baskı altına almanın da saygı duyulacak hiçbir yanı yoktur.