Gördüğüm ilk yerde taciz edeceğim', 'O ordu senin bacak aranı da
koruyor', 'O başörtülü ....ların ne istediğini ben iyi biliyorum'
gibi çıkışlarıyla tanınan, evrensel standartlara göre işleyen
herhangi bir ülke medyasının çöplüğüne çoktan gönderilmiş olması
gerekeni de var...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adını bilmediği ama çekimlerde afili
görünmek için 'Beni Erdoğan kovdurdu' deyip, kaç yıllık çalışma
arkadaşlarına iftira atmaya yelteneni de var...
Hasan Cemal gibi, Milliyet'ten patronu yeren bir yazı yazdığı için
ayrılmak zorunda kalıp, 'Kovulmamda Başbakan'ın etkisi yoktur' diye
röportaj verip, hemen ertesinde ve hâlâ 'Beni Başbakan Erdoğan
kovdurdu' diyerek kendisini yalancı konumuna sokan da
var...
"Hasan Cemal'i ben kovdum" diye yazıp, ertesi ay kendisi kovulunca,
Aydın Doğan'ın hediye ettiği milyon dolarlık villasından mağduriyet
pozları veren de var.
Serbestiyet'ten Tuncer Köseoğlu da çok iyi özetlemiş
aslında:
"Can Dündar'ın buğulu sesiyle nasıl mağdur olduğunu anlatmaya
başladığı belgeselde kimler yok ki. Ki Dündar, lüks villasından
çıkarken içli sesiyle, 17-25 Aralık darbe girişimlerini iki ayrı
dizi yaptığı için nasıl mağdur edildiğini anlatıyor belgeselci
kadına. Zaten duruşmaya yarım saat içinde yetişemezse 'hapse girme'
tehlikesi varmışmış. Yaptığı iki yazı dizisinden sonra cemaat
operasyonunu akladığı için Cumhuriyet'in yayın yönetmenliğiyle
ödüllendirilen Dündar, Yahşi Cazibe dizisinin Simge'si gibi
'mağdurum da mağdurum'u oynuyor; belgeseldeki diğer esas çocuklar
gibi.