MHP, meğer HDP karşıtı bir partiymiş. Seçimden sonra öğrendik.
Çünkü seçim kampanyası boyunca, HDP barış elçisi, Kandil ekolojik
hareket olarak sunulurken, HDP'ye karşı tek sözünü nerdeyse
işitmediğimiz MHP lideri Bahçeli ve kurmayları, 8 Haziran'dan
itibaren HDP'ye yüklenmeye başladılar. HDP'li Sırrı Süreyya Önder,
barış sürecini MHP ile bile yürüteceklerini söylediğinde de MHP'den
tepki gelmemişti, MHP'li eski belediye başkanı Resuloğlu da HDP'nin
barajı aşmasını istediklerini söylediğinde de kimse 'şeref ağacının
sapı'nın katsayısını almaya girişmemişti.
Ayrıca MHP, meğer CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na da iyi gözle
bakmıyormuş. Bakın, bunu hiç bilmiyorduk. Yine seçimden sonra
öğrendik. Meğer Bahçeli için Kılıçdaroğlu, 'koltuk tedarikçisi'nin
tekiymiş. Madem öyle, neden daha 10 ay önce Kılıçdaroğlu'yla
beraber ortak aday belirleyip el ele bu milletin karşısına
çıktınız, İhsanoğlu'na beraberce 'koltuk tedarik etmeye' çalıştınız
sayın Bahçeli?
Bahçeli'nin, CHP liderine verdiği nezaketsiz cevap üzerine
yayınladığı açıklamada Kılıçdaroğlu şöyle diyordu:
"Üç siyasi parti de seçim öncesi 'AKP otoriterliğinin
sonlandırılmasını', 'demokratik hukuk devletinin yeniden
oluşturulmasını', 'başta 17-25 Aralık olmak üzere yolsuzlukların
üzerine gidilmesini' öncelik olarak açıkladı. Halk da sandıkta
yüzde 60'a, bunun için yetki verdi. 'Bir sonraki seçimi değil,
Türkiye'yi düşünen her siyasetçinin görevi bu sorumluluğu yerine
getirmektir' diye düşündük."