Kendi çektiği sıkıntılar sebebiyle, sonraki nesiller ona
borçluymuş gibi ablalık makâmından konuşanlardan hazzetmem.
Yapman gereken varsa yapmışsındır, hesabın Allah ile senin
arandadır, bunun üzerinden dünyevî bir hürmet bekliyorsan, zaten
Allah rızası ile hareket etmemişsindir ve en vahimi de budur.
O yüzden meramımı anlatmak açısından başlıkta 'abla' olsa bile, bu
sadece kuşak farkına yönelik bir göndermedir.
Buna dayanan üstenci bir hitap değildir ama inciniyorum, ıstırap
çekiyorum ve Allah'a karşı sorumluluk hissediyorum. O yüzden
yazacağım. Şimdiye kadar erkeklerin sadece örtülü kadınlara dil
uzatıp, iğneyi hiç kendilerine batırmayan nefsani tavırlarından
ötürü dilimi ısırarak suskun kalmıştım. O paylaşıma denk gelene
dek...
'Tesettür markaları'nın iş yaptığı, başörtülü kadınlara giyim
önerilerinde bulunan, milyonlarca genç kıza örnek gösterilen bir
'türbanlı fenomen' poz vermiş.
Hiç tanımayan birisinin 'saçları bozulmasın diye takmıştır' deyip
geçeceği bir bezle başını kapatmış, önden saçları görünüyor. Açıkta
kalan boynuna incecik bir fular kondurmuş, boynu görünüyor. Makyaj
zaten artık 'verili bir gerçek'...
Herkes istediği gibi giyinmekte özgür, sen de özgürsün. Ancak
tesettür giyim olarak örnek gösteriliyor ve hatta ekmek paranı
bundan çıkarıyorsan, toplum önüne de bu kimlikle sunuluyorsan bunun
sorumluluğu vardır.
Dolayısıyla bizim de sorumluluğumuz vardır.
Seni görünce ne düşündüm biliyor musun? Lisans ve yüksek lisans
yıllarında okul güvenlik görevlileriyle ya kavga eden ya da
arkadaşlarının yardımıyla itfaiye çıkışından girmek dahil her yolu
deneyerek içeri 'sızıp' dersliğin kapısına dek gizlenerek ulaşan,
on yıl boyunca okul dışındaki yerlerde bile güvenlik görevlisi
gördüğünde çarpıntısı tutan birisi olarak ne düşündüm?
Bizim güvenlik görevlileri seni tanısaydı çok severdi dedim. Çünkü
onların okula girmesine müsaade ettiği 'türbanlı kadın' modeli
sendin. Senin önünde hiçbiri durmaz, belki başörtülü olduğuna
ihtimal bile vermez ve biz dışarıda basın açıklaması, oturma eylemi
diye uğraşırken istediğin gibi geçip giderdin. Bölümü birincilikle
değil, ikincilikle bitirmesine yol açsa da not kaybetme endişesini
Allah'a mahcup olmanın önüne geçirmeyen, depresyona girip ilaç
tedavisine başlayan, ailesiyle kavga ederek okulu bırakan, saçını
kazıtarak veya köküne kadar kestirerek okula giren bizlerin
hikâyelerini hatırladım. İncindim. Ama bundan da ötesi
endişelendim.
Endişelendim çünkü biz kadınlar isterse başını örtüp okuyabilsin,
çalışabilsin, mecliste bizi temsil edebilsin diye bu mücadeleyi on
yıllar boyunca verdik. Ve sadece beş yıl önce kalkan başörtüsü
yasağından sonra karşıma çıkan bu manzara karşısında on yıl
sonrasını öngöremedim. Başörtüsü yasakları kalktı diye sevinirken,
başörtüsünü kendiliğinden kaldıran, iptal eden bir vasata mı
ulaşacaktık?
"Olmasaydı sonumuz böyle" deyip geçemedim. Baş döndürücü bir hızla
gerçekleşen yaygın bir dönüşümün sadece bir semptomu olduğunu ve
tek örneğin sen olmadığını bildiğim için de endişelendim.
Seni incitmek değil amacım. O yüzden ismini ve çalıştığın markaları
zikretmedim.
Ancak istesen de istemesen de yaptığın iş itibariyle Allah'a ve
topluma borçlusun.
Mademki başörtülü kadınlara örnek gösteriliyorsun, örnek
davranmadığın düşünülürse de eleştiriye tabi olacaksın.
Bunlar da insanı büyütür, bunları da aşmayı öğrenirsin. Eminim
başörtüsünden vazgeçersen de 'özgürleşmiş' bir kadın olarak sana
kapılarını açacak daha fazla marka bulursun. Zor olan bu değil. Zor
olan, sorumluluğu kaldırmaya gönüllü olmak ya da hakka girmemek
adına bu ateşten gömleği sırtlanmamaktır.
Bil ki o kıyafetli resmini paylaşmamış olsaydın ve seni yolda
görmüş olsaydım, bu satırlar yazılmayacaktı. Ancak bunu temsilinin,
temsil ettiğin değerin bir parçası olarak topluma yansıtıyorsan;
bil ki o değer, tanıttığın markaların etiketinde yazandan çok daha
fazlasıdır ve ihtimam ister, yürek ister, sorumluluk ister.
Vesselam...