11 Mayıs 2013'te, Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, Suriye sınırından
gelen bomba yüklü bir araç patladı. Tam 53 vatandaşımız hayatlarını
kaybetti. Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırılarından biri
olmuştu.
Bu devlet ne yapıyordu? Akla gelen ilk soru haklı olarak buydu.
Resim, sonraki yıllarda adım adım tamamlandı. Öncelikle Reyhanlı
Savcısı Özcan Şişman'ın kendi ağzından duyun:
"Kasım 2012'de MİT yetkilileri yanıma gelerek, aralarında Murat
Özdeş isimli bir kişinin de bulunduğu bir grubun bombalı saldırı
hazırlığında olduğunu ihbar etti. Suriye istihbaratı adına faaliyet
yürüten grubun Suriye'den getirecekleri patlayıcıları Hatay
Yayladağı'ndaki Suriyeli muhalif askerlerin bulunduğu çadır kampta
patlatacaklarını söylediler. Patlayıcının çöp kamyonuna
yerleştirileceğini söylediler. Bunu ihbar kabul edip soruşturmaya
geçtik." MİT, ilk kez olası bir saldırı hakkındaki istihbaratı
Kasım 2012'de, yani saldırıdan altı ay önce vermişti. Şişman'ın
kendi ağzından ifadelerle devam ediyoruz:
"Teknik takip sırasında, sadece bir kez ortam dinlemesinde,
saldırıya ilişkin görüşmeler tespit edildi.
Ancak fiiliyata geçildiğine dair tespit yapılmadı. MİT yetkilileri
birkaç kez operasyon yapsanız diye teklifte bulundular. Yeterli
delil olmadığını ve işimize karışmamalarını söyledim." Bir grup
var. Suriye savaşının yanı başındaki bir Türkiye ilçesinde
yaşıyorlar.
Suriye istihbaratına yakın oldukları biliniyor. MİT, aldığı
istihbarat üzerine sizi onlara yönlendiriyor. Teknik takipte
saldırı yapılacağı bilgisini alıyorsunuz.
Ancak ne hikmetse soruşturmayı genişletmiyor, bu saldırganlara dair
ortam, telefon dinlemesi, vs. yapmayıp, kulağınızın üstüne
yatıyorsunuz.
İşin daha vahim kısmına geldik. Tarih, 8 Mayıs 2013. Reyhanlı
saldırısından tam üç gün önce.
Şişman'dan dinleyelim: "Reyhanlı saldırısından üç gün önce, 8 Mayıs
Çarşamba günü, MİT'ten bir yetkili geldi. Tedirgin ve panik bir
halde operasyon yapılmasında ısrar etti. Somut bir gelişme
olmadığını söyleyince, işimize karışmamaları uyarısında bulundum."
Şişman, Reyhanlı saldırısından bir gün önce MİT'in, polise teslim
ettiği evraklarda da saldırıda kullanılacak araçların plaka
bilgileri ve şüphelilerin isimlerine kadar 'çok kıymetli' diye
tarif ettiği bilgilerin olduğunu da belirtiyor. Buna, Savcı
Şişman'ın, saldırıdan 7 ay sonra, sadece bir ihbar telefonuyla
hareket edip MİT TIR'larını durdurduğunu ve ülkesini terörle
bağlantılı gibi göstermeye çabaladığını, MİT mensuplarına silah
çekildiğini ama aynı Şişman'ın, kendisine "tedirgin ve panik halde"
gelen MİT mensuplarının hiçbir uyarısını/ istihbaratını dikkate
almadığını ekleyin.
Yetmedi, 53 vatandaşımızın öldüğü, 153 vatandaşımızın yaralandığı
Reyhanlı saldırısının olduğu gün, Hatay Cumhuriyet Savcılığı'ndan
talimat gelmesine rağmen, güvenliğinden endişelendiği izlenimini
verircesine, Reyhanlı'ya ayak basmadığını da belirtelim.
Dahası Şişman'ın telefonunda, 15 Temmuz darbesinden sonra ByLock
tespit edildiğini de ilave edersek, sanırım büyük resim
netleşir!
Reyhanlı saldırısının planlayıcısı Yusuf Nazik'i, Esed güçleri
kontrolündeki Suriye'nin Lazkiye kentinde düzenledikleri nokta
operasyonuyla paket yapıp getiren istihbarat teşkilatımızı
kutlarım.