Batı istihbarat tarihindeki en büyük sızıntıyı gerçekleştiren
kişi, şu anda Rusya'da yaşayan eski CIA görevlisi Edward
Snowden'dı.
Sızıntılarının yayınlanması için İngiltere'de seçtiği gazete ise
Guardian'dı.
David Cameron'un Başbakanlığı dönemindeki Bakanlar Kurulu
Sekreteri'nin, Guardian'ın Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger'a
sözleri ise gayet net oldu: "Bunu ya kolay yoldan yaparız ya da
hukuka başvururuz.
Downing Street'te Guardian'ın kapatılması gerektiği konuşuluyor."
Hikâye şöyle bitti:
İki İngiliz istihbaratı GCHQ elemanı, Guardian'a geldi, bodrum
katına indiler ve üç Guardian çalışanının ellerinde döner matkapla
Snowden dosyalarının bulunduğu hard diskleri parça pinçik
etmelerini izlediler. Sızıntı basılamadı.
İngiliz hükümeti, internet dünyasında sızıntının eninde sonunda
ortaya çıkacağını bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Mesaj
sembolikti:
"Benim ülkemde, benim istihbaratımı açığa çıkaramaz, bunu basın
özgürlüğü kılıfına sokamazsın." Bazıları Can Dündar'ın BBC'nin ünlü
HardTalk şovunda, sunucu tarafından destek bulmamasını garipsese de
normalde Batı'da bu işler böyle yürüyor. Ancak sızıntıyı yapan
kendilerinden olmayınca da işte Can Dündar gibi Alman ve Fransız
saraylarında ağırlanıp, bir ödül gecesinden diğerine
koşturuluyor.
Basına yansımayan bir diğer soru, mahkemeleri Erdoğan yönetiyorsa,
Dündar'ın nasıl serbest bırakılıp ülkesinden elini kolunu
sallayarak kaçabildiği üzerineydi.
Dündar yine lafı dolaştırsa da Anayasa Mahkemesi'nin Dündar kararı
(günah...